Dünyanın en az yakan seri üretim otomobili olarak da tanınan Volkswagen’in sıra dışı aracı XL1’i, Almanya’nın Köln kentinde test ettik. Sadece 250 adet üretilecek otomobilin fiyatının 110 bin euro’dan fazla olması bekleniyorVolkswagen AG’nin Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ferdinand Piech, 2000 yılının başında kafasındaki “geleceğin otomobili” fikrini ortaya koydu. “Günlük kullanıma uygun olmalı ve 100 km’de 1 litre yakıt tüketmeli” demişti Piech. 2002’den bu yana üç kez geliştirilen otomobil, nihayet seri üretime hazır.
Milliyet, bu otomobilin Köln’de düzenlenen test sürüşüne Türkiye’den katılan tek gazete oldu.
Almanya’nın Osnabrück kentinde ki eski Karmann fabrikasında üretimine başlanan hibrit XL1, gerçekten de adeta yakıtı “kokluyor”, ancak asla ucuz ve herkesin satın alabileceği bir otomobil olamayacak. En azından şimdilik!
Çünkü sadece 250 adet üretilmesi ve yaklaşık 110 bin euro’nun üzerinde fiyatla satılması planlanıyor. Türkiye’ye ise şimdilik 1 adet adet getirilmesi hedefleniyor. O da satış için değil.
Ancak bu otomobildeki teknolojilerin bir çoğu, ileride “herkesin alabileceği” otomobillerde de kullanılabilecek. Onu da anlatacağım, az sonra...
Her şey tasarruf üzerine...
Yola çıkmadan önce, tasarımından başlamak gerek. Çünkü sadece ben değil, onu yolda gören Almanlar bile şaşkırdı.
Aracın yakıt tüketiminin azaltılması için akla gelebilecek tüm tasarım ve malzeme seçeneklerine başvurulmuş. Filmlerdeki uzay araçlarını andıran ön görünüme ve arkaya doğru daralan tasarıma sahip otomobil, Lamborghini gibi yukarı doğru açılan “martı kanat” yan kapılarıyla da ilginç. Arka tekerleklerin üzeri bir panelle kapatılırken, kapılarda aynalar kaldırılmış. Onun yerine iki yanda küçük kameralar, kapı içlerine de minik ekranlar var.
Hafif ve güçlü “karbon fiber”, neredeyse otomobilin her metrekaresinde kullanılmış. Sadece ana iskeleti alüminyum. Bir de iç mekanda biraz plastik, biraz döşeme kumaşı ve camlardaysa polikarbon mevcut. Toplam boş ağırlık ise 795 kilo.
Asfaltın merkezine seyahat!
VW Polo’dan kısa, Porsche Boxster’dan ise daha alçak olan XL1’in boyu 3.888 mm, genişliği de 1.665 mm. Yerden yükseklik ise sadece 1.1 m civarında. Bu da, otomobille giderken “asfaltın merkezine seyahat” ediyormuş gibi hissettiriyor.
Yere yakınlık, aracın altından geçen rüzgarın direncini azaltıp, asfaltta daha düzgün gidebilmeyi de sağlıyor. Aracın lastikleri de, sürtünmeyi azaltmak amacıyla hayli ince.
Sürücünün “ensesinde” XL1’in iki silindirli 48 HP’lik motoru yer alıyor. Tabii bir de 27 HP’lik bir elektrik motoru. Bagajda ise, birkaç küçük çantalık sadece. İki kişilik iç mekanda koltuklar yan yana değil! Yolcu koltuğu, sürücünün biraz daha gerisine. Nedeni de, aerodinamik ve ağırlık dengesi. Küçük direksiyon simidi, kapı içlerindeki monitörler, eski stil çevirmeli açma kolları ilk dikkat çekenler.
XL1, çok satılsın diye üretilmemiş. Ama üzerindeki teknolojiler, gelecek VW modellerinde olacak. Örneğin minik iki silindirli dizel motorun, 8. nesil Golf’e konulması, planlar arasında.
Teknik Özellikler
Motor: 830cc, 2 silindir 48 HP turbo dizel + 20 HP elektrik
Şanzıman: 7 ileri DSG Otomatik
Gövde: Karbon fiber, alüminyum ve magnezyum
Ağırlık: 795 kg.
Tüketim: 100 km’de 0.9 lt
Üretim adedi: 250
Bir hayli alışmak gerek!
Artık yola çıkalım değil mi? Biraz zor da olsa binebildiğim XL1 ile önce “elektrik modu”nda hareket ettik. Yani bir süre sadece elektrik motoruyla gittik.
İlk kilometreler, araca alışmakla geçti. Küçük ve ince lastikleri, sert süspansiyonu nedeniyle “konforlu bir otomobil” diyemeyeceğim. VW’nin iddiası da bu değil zaten. Yere çok yakın gidiyor olmak ve yolu aynalar yerine monitörlere kontrol etmekse hayli alışkanlık gerektiriyor.
Bir süre sonra elektrikten dizele geçiş yaptığımda motorun sesine de alışmam gerekti. 7 ileri DSG, çok düşük devirlerde vites değiştirirken, motorun sesi de “karın guruldaması” tonunda geliyor. Buna da alışmak gerek.
Otoyola çıkınca gaza yüklenip, dizel ile elektrik motorunun birarada çalışmasını sağladım. İşte bu, “normal” bir araçtaymış gibi hissettirdi. Çünkü ivmelenme yeterince iyi. Performans için yapılmamış olsa da, 0-100 km/s hızlanması 12.7 sn. Maksimum hızı da, 160 km/s’de sınırlanmış.
Ben ne kadar tükettim? Acemisi olduğum ve test etmeye çalıştığım için ortalama 100 km’de 1.3 lt. Bu bile, yeterince düşük. 10 lt’lik yakıt deposu, “efendi kullanım”da 1000 km’den fazla yol yapmaya yeter. TDI motor, çalışırken elektrik motorunun akülerini de şarj ediyor. Aküler, prize takılıp tam şarj edilebiliyor.
XL1’de bilinmesi gerekenler
* Volkswagen AG Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ferdinand Piech, 2002’de ilk konsept ile yönetim kurulu toplantısına gitti. Bu otomobilde sürücü ve yolcu “arka arkaya” oturabiliyordu. İkinci prototip 2009’da yapılırken, şimdikine hayli benziyordu.
* XL1 50 km kadar tamamen elektrik motoruyla gidebiliyor. Otobanda ise 100 km/s sabit hızda, 48 HP’lik dizel motorun sadece 8.4 HP’lik bir bölümünü kullanıyor.
* Otomobilin üretimi sınırlı olduğundan robot kullanılmıyor. Yani el yapımı
* XL1’in toplam ağırlığının 227 kilosu motor ve vites kutusu, 153 kilosu yürüyen aksam, 80’i koltuklar ve plastik aksam, 105 kilosu da elektrik aksamından oluşuyor. Kalan 230 kg ise gövdesi zaten.
Geçmişin izi, geleceğin ipuçları...
Aslında olay çok karmaşık değil. İsveçli Volvo, Frankfurt Fuarı için bir Coupe konsepti hazırlamış.
Bu otomobil bir yandan yan profil tasarımıyla efsanevi sportif modeli P1800’e gönderme yaparken, diğer yandan da emniyet kemeri tokasında bulunan “1959’dan bu yana” ibaresiyle de Volvo’nun üç noktalı emniyet kemerini bulan firma olduğunu hatırlatıyor. Ayrıca konsept, markanın bundan sonraki tasarım yüzünü göstererek, geleceğin ipuçlarını veriyor.
Nitekim bu otomobilin yüzü, aynı zamanda yeni nesil XC90’da da kullanılacak. Zira Volvo yetkilileri “Volvo Concept Coupe geleceğe ait hayali bir otomobil değil. Yeni XC90 tamamen farklı bir otomobil türü olsa da, gelecek yıl satışa çıkarıldığında bağlantıyı hemen fark edeceksiniz” diyor. Bakalım, göreceğiz.
Otomotivin İpek Yolu kurulacak
Türk otomotiv endüstrisinin ilk kez milli katılımla ve 22 firmayla yer aldığı Pekin’deki Oto Yan Sanayi Fuarı CIAPE, hem Çinli firmalar hem de Çin medyası tarafından büyük ilgi gördü. Çin’de 8 Türk firmasının yatırımı bulunduğunu, 4 firmanın da yatırım görüşmelerini sürdürdüğünü kaydeden TAYSAD Başkanı Dr. Mehmet Dudaroğlu, Türk firmalarının globalleşme yolunda emin adımlar attığını söyledi.
Çinli firmalarla ikili temaslar yapıldığını anlatan Dudaroğlu, “Kısa vadede ürün satışına başlayabiliriz. Ancak uzun vadede mutlaka Çinli bir ortakla bu ülkede yer almalıyız. Çin’in önemli üreticilerinden FAW ile görüştük ve yatırım yapmamız gerektiğinin altını çizdiler” dedi.
Dudaroğlu, “Türkiye Çin gibi büyük bir pazarda yer alamıyorsa bu bizim hatamız. Burada yer alabilmek için şimdi ilk adımlarımızı attık. Biz bir adım attık mı fethetmeden çıkmayız” ifadesini kullandı.
OİB Başkan Yardımcısı Ömer Burhanoğlu da, Çin yan sanayisinin ticari araçta kuvvetli, binekteyse yeterince kaliteli olamadığını belirterek, “Binek otoya yönelerek fırsatlar yaratabiliriz” dedi.
Yolda gİderken nabız bİle ölçüyor!
Ford’un Frankfurt yeniliklerinden olan S-Max konsepti, tasarım olmasa da özellikleriyle dikkatleri üzerinde topladı. S-Max’in ikinci nesli olacak konsept, markanın son dönemdeki modelleriyle benzer tasarım dilini paylaşırken, Ford’un giderek yaygınlaştırmayı amaçladığı Sync iletişim sisteminin de nimetlerinden yararlanıyor. Bu sayede araç, koltuklara yerleştirilmiş sensörler aracılığıyla sürücü ve yolcuların nabzını, hatta “şeker seviyelerini” de ölçebiliyor. Sağlıklı yolculuklar...