30 Mart’a, Türk milletinin kader seçimine adım adım ilerliyoruz. Gündem, paralel ortaklığı bozulunca ortaya çıkan paralel devlet! O dedi, bu dedi benim umurumda değil; umurumda olan Türk milletinin geleceği...
Hafta sonunda önce Türk’ün Ankara’daki ocağında sonra da Ankara Spor Salonu’ndaki Milliyetçi Hareket’in toplantısını izledim. Aziz milletime ihanet edenlerin cirit attığı bu süreçte, 13 yıldan beri Türk’ün Ankara’daki ocağında Başkanlık yapan ve yapılan kongrede yeniden güvenoyu alarak yola devam eden Türkan Hacaloğlu Hocamız yüreklere su serpen bir konuşma yaptı. Gerçekten de 13 yıldır Başkanlığını yürüttüğü Türk Ocakları Ankara Şubesinde büyük bir heyecan ve aşkla bağlı olduğu Türklüğü yaşatmak için çırpınışının yakın şahitlerinden biriyim. Kongredeki açılış konuşmasında yine gönülleri fethetti çok az sayıdaki delege olsa da... Bu önemli mesajları da kamuoyuna mal etmek boynumun borcu oldu.
Türk Ocakları elbette Türk milletinin hizmetinde olan asırlık bir kurum... Türk’ün güvencesi gözüyle bakmak bile mümkün...
Türklüğün yüceltilmesi ülküsüyle kurulan bir kurum Türk Ocakları... Millî kültürün, millî birliğin kuvvetlendirilmesini esas alarak verdiği hizmetleri bütün yurt sathına hatta bütün Türk Dünyası’na taşımak için, açıldığı günden bu yana, büyük gayret gösterdiği de muhakkak...
Şimdi sözü Türkan Hacaloğlu Hocama bırakıyorum ve muhteşem çağrısına imzamı atıyorum:
“- Cumhuriyetimizin 90. yılında ülkemizin içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak, Türk Ocaklıların Ocaklarına her zamankinden daha fazla sahip çıkmaları, daha üstün bir gayretle çalışmalarının gerektiğine inanıyorum.
Son yıllarda millî devlet, millî ekonomi, millî kültür hasılı millî adına ne varsa “süpürüp bir kenara atma” ve “küresel lapanın” içinde yoğurma iddiasında olanlar, Türklüğü; enternasyonalizmin, siyasî ümmetçiliğin, hatta sosyalizmin içinde eritmek amacını gütmektedir. Bu çalışmaların cümleniz tarafından bilindiğinde şüphem bulunmamaktadır.
“Paralel devlet, devlet içinde devlet, devlette, emniyette, yargıda çete” gibi iddialar devlet yetkilileri tarafından ısrarla dile getirilmektedir. Bunlara ek olarak “yolsuzluk ve rüşvet” iddialara da ciddî boyutlara ulaşmıştır. Bütün bu gelişmeler emniyeti ve yargı kurumlarını tartışılır hâle getirmiş, dolayısıyla devlete, yargıya olan güveni geniş ölçüde zedelemiştir. Gelişmeleri sorgulama imkânı bulamayan halk ikiye bölünmüş, doğruyu yanlışı hesaba katmaksızın, ”Benimkiler doğru, seninkiler yanlış” anlayışı hâkim olmaya başlamıştır. Bu durum, Türk milletinin ahlâki değerlere olan inancını ve maneviyâtını da bozacak boyutlara gelmiştir. Türk devleti, kör döğüşü içinde bir bakıma fetret devrine sürüklenirken, Güneydoğu’da esas paralel devlet oluşmaya başlamıştır.
Siz istediğiniz kadar olayların üzerine şal örtün bölücüler fiziki alt yapılarını oluşturmaktadırlar. Öncelikli ilk hedefleri bölgeden Türkçeyi söküp atmaktır. Bunun için bölgedeki yer isimleri Türkçeden arındırılmaya başlanmıştır. Yer isimlerinin Asurca, Arapça, Kırmançça, Zazaca, Ermenice, Rumca veya Latince olması önemli değildir; önemli olan Türkçe olmamasıdır. Bunun yanında millî devletin vazgeçilmez niteliği olan eğitim dilinin birliğini zedeleyen adımlar atılmaya başlanmıştır. Radyo yayını, gazete yayını, devlet eliyle televizyon yayını ve eğitim dili olarak bir etnik dilin kullanılmaya başlanması tamamen bir ayrı millet yaratma projesidir. Bu proje; meccanî batı ajanı demokratlar, liberaller ve siyasî ümmetçiler tarafından desteklenmektedir. İktidar da bölücülerin emellerine set çekerim düşüncesiyle bu gidişe zemin hazırlamaktadır. Şurası kesin olarak bilinmelidir ki hiçbir bölücü hareket, taviz verilerek önlenemez. Hatta verilen her taviz başka bir tavize davetiye çıkarmaktadır. Bu konudaki gelişmeler de bunu göstermektedir.
Artık, ”Görünen köy kılavuz istememek”tedir. Hedef bellidir. Türklüğü etnik unsurların biri hâline getirerek Türk devletine son vermektir. Gaflet ve hainlik arasındaki fark bıçak sırtı kadardır. Gelinen bu noktada herkesi uyarmak vazifemizdir. Öyle ise amacı Türklüğü yaşatmak olan Türk Ocaklarına büyük görevler düşüyor. Tabiatıyla Türk Ocakları dar anlamda siyaset yapmaz, ama siyaseten yapılan yanlışlara da göz yumamaz. Biz Türk Ocaklılar, Devletimizin, milletimizin adına Türk adının konulmasında büyük hizmetleri olan bir neslin devamıyız. Korkular dünyasında değil aksine cesaret dünyasında yol almalıyız. Bunun için siyasete yol gösterme emel ve gayreti içinde bulunmalıyız.
Bu bakımdan; Türk Ocakları, kurulduğu günden bu yana Türklüğü meydana getiren değerleri geliştirmek, yaşatmak, kısacası Türklüğü yaşatmak yegâne hedefi olmuştur. Türk Ocaklarının görevi Türklüğü yüceltmektir. Bunun için bütün Türk milliyetçileri, özellikle Türk Ocakları yönetici ve üyeleri, Türklüğü zedeleyecek, yanlış anlamlara yol açacak, enternasyonalistler, liberaller, siyasî ümmetçiler ve hatta bölücülerce istismar edilecek ifade ve davranışlardan şiddetle kaçınmalıdırlar.”
Evet; yüreği Türklük için çarpanlar Türk’ün Ocağını geleceğinin sigortası olarak kendine sahip çıkmayı bekliyor...