Muhteşem tablo... Büyük heyecan... Ve heybet dolu mahşeri kalabalık... Devlet Bahçeli Bey de gurur duydu, Türk milleti de... Türkiye tüm haşmeti ve tüm görkemiyle Ankara’da Tandoğan’daydı... Tandoğan; ay yıldız sevdalılarının gurur meydanı olup çıkmıştı...
Muhteşem kalabalığa seslenirken Devlet Bahçeli Bey de heyecanlıydı... Öyle ya Bozkurtları yeni bir destan yazmak için iddialıydı, inançlıydı ve iştahlıydı… Bozkurtlar; Türkiye’ye, milletin kaderine, Türklüğün bekasına, vatanın geleceğine sahip çıkmak için atılgandı, yürekliydi...
Yiğit Bozkurtlar; Tandoğan’dan haykırıyordu:
“Öl de ölelim! Vur de vuralım!”
Devlet Bey, cevap veriyordu:
“- Uyuşmuş vicdanlar buraya dikkat etmelidir. Satılmış, un ufak olmuş, dağılmış, dağlanmış ve viraneye dönmüş hasis, haydut ve hilekarlar Tandoğan’ın tebliğini iyi okumalı, iyi yorumlamalıdır. Çünkü burada Türk milleti vardır, çünkü burada Türkiye ayaktadır.”
Dosta güven veren, düşmana korku salan bu mahşeri kalabalık “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı ile planlanan mitinglerin sonuncusunda “Türkiye” için haykırıyordu...
23 Mart’ta Bursa’da “Kuruluş” ilkelerine nankörlük yapan köksüz ve yönsüzlere itiraz edilmişti....
20 Nisan’da “Bayrak” sevdalıları İzmir’de buluşmuş; ay yıldızı indirmeye çalışan terörist heveslere karşı duruşunu ortaya koymuştu...
25 Mayıs’ta Adana’da “Vatan” üzerinde hesap yapan fanatizmin ve fenalıkların esiri olmuş bölücülere mesaj verilmişti...
22 Haziran’da dadaşlar diyarı Erzurum’dan “Birlik” değil 36 parça edebiyatı yapanlara, birliğimizi bozmaya çabalayan yerli ve yabancı melanet emellere ses verilmişti...
24 Ağustos’ta Konya’da tek dili lügatından atanlara “Türkçe”mizin itibarıyla oynamaya kalkışanlara meydan okunmuştu...
14 Eylül’de Elazığ’da “Kardeşlik” düşmanlarına, kardeşliğimizi yıkmaya yeltenen fesat ve nifak yuvalarına uyarılarda bulunuldu...
5 Ekim’de İstanbul’da “Demokrasi” adına demokrasiyi linç etmeye teşebbüs eden milli irade vurguncularına, manda hasreti çeken Türk milletinin hasımlarına son bir hatırlatma yapılıyordu...
26 Ekim’de Samsun’da “Kurtuluş” Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetlerini felç etmeye kararlı görünen çürük kalplere karşı yeni bir kurtuluş meşalesi yakılıyordu....
Ve 9 Kasım’da Ankara’da “Türkiye” diyenler buluşuyor; Türkiye diyerek meydanları dolduranlar, yeri-göğü inletiyordu.
Devlet Bahçeli Bey, büyük Türk milletine seslenirken dünya aleme de ilan ediyordu:
“- Korkma milletim, korkmayın milletimin fertleri; bu şafaklarda yüzen al sancak ilelebet dalgalanacaktır.
Yurdumun üzerinde tüten en son ocak sönmeden, en son millet evladı rahmeti rahmana kavuşmadan Türkiye’ye halel gelmeyecektir. Farz-ı muhal, dara ve buhrana düşsek de, sayımız azalıp takatimiz kalmasa da, merak buyurmayınız; birimiz Mete Han olur zalimlerin üstüne yürürüz.
Birimiz Atilla, diğerimiz Bilge Kağan olur Türklüğün varlığını yeni baştan yüceltiriz. Birimiz Alparslan olur yeniden fetih yoluna düşeriz. Birimiz Ertuğrul Gazi olur Söğüt’ten tekrar ve bir kez daha başlarız. Birimiz Osman Gazi olur yeni bir Türk destanı yazmak için yollara koyuluruz. Birimiz Murat olur, öbürümüz Yıldırım olur Haçlılara kafa tutar, muzaffer akşamların şükür namazını kılarız. Birimiz Fatih olur, gemileri ite ite, zorlaya zorlaya karadan yürütür, hisarların burcuna Üç Hilal’i dikeriz.
Ve birimiz Mustafa Kemal olur Samsun’dan Bismillah der, bağımsızlığın peşine düşer, yurdumuzu düşman emellerinden silip süpürürüz.
Ölsek de teslim olmayız, yenilgi kabul etmeyiz, zillete boyun eğmeyiz, Müslüman Türk olmaktan vazgeçmeyiz. Bundan müsterih ve emin olunuz.
Geceler uzun olsa da, hainler mevki, koltuk, servet ve şöhret sahibi olarak sivrilse de emanetin bekçisi bizler, karanlığın kalbine tıpkı bir hançer gibi saplanırız.
İddiayla söylüyorum; Türkiye’yi ona buna yem ettirmeyeceğiz. Türkiye’yi yüz üstü bırakmayacak, yalnız başına koymayacağız.”
İşte böylesine muhteşem ve mahşeri kalabalık, Türk’e ihanet edenlerin ezberini bozuyordu.
Çünkü bayraklar Tandoğan’daydı. Türk milleti Tandoğan’daydı. Vatan sevdalıları Ankara’ya akın etmişti; hep birlikte haykırıyordu: Ne mutlu Türk’üm diyene...