Futboldaki rezilliklerden mi söz edeyim...
Dağıtıldığı ve zehirlediği iddia edilen yapay sütten mi söz etsem...
Arap sevdalıların “Hasan el Benna” programlarından mı dem vursam...
Yoksa Başbakanımızın Suriyeli zavallı mültecileri yığıp miting gibi konuşmasından mı söz etsem...
Veya, yabancılara toprak peşkeşinden...
Evet, evet yabancıya kayıtsız şartsız toprak satışını kısmet olursa bir sonraki yazıya bırakalım ve bugün “Türk Genci”nin yeniden dirilişinden söz edeyim...
Türk Ocakları Ankara Şubesi’nin 3 Mayıs Türkçüler Günü münasebetiyle düzenlediği dostluk ve dayanışma gecesinde idim. Gazi Üniversite Kültür Merkezi’ne girdiğimde masalar üzerindeki yayınlar dikkatimi çekti. Biliyorum ki, ocağımız yayın konusunda hassas… Ama gördüğüm yayınlardan biri daha çok dikkatimi çekti. O yayının adı TÜRK GENCİ idi...
İlk sayfadan son sayfaya bir yoklama çektim nedir diye!
Tanıdık idi isimler... Geleceğimin mimarları Ömer Serdar Karaca, Fatih Mehmet Bakırtaş, Hasan Fatih Seval, Salih Kalyon gibi genç kardeşlerim tanıdık idi... önce Serdar’ı ardından Salih’i tebrik ettim böyle bir yayın ile karşımıza çıktıkları için...
Sevindim, gururlandır; tasarımı ile de ilgimi çekince Mehmet Çetin’i gıyabında kutladım.
Öğreniyorum ki 90 yıl önce yani 1922’lerde Türk Ocakları bünyesinde çıkan bir dergi olan “Türk Genci”, gençliğimi yetiştirme vazifesi gören bir mecmua imiş. Gençlere ait olan, gençlerin idare ettiği...
Ama ihmal edilmiş sonra, 1930’ların başında noktalanmış yayını öğrendiğime göre...
Yaklaşık 80 yıl sonra, Türk Ocakları’nın 100. yaşına girdiği 2012 yılında “Türk Genci” yeniden diriliyor diyor; Genel yayın Yönetmeni Fatih Mehmet Bakırtaş ve devam ediyor:
“...Türk Genci’nin amacı Türk gençlerini diriltmektir. Türk gençlerine sahip oldukları değerleri hatırlatmak, milletimizin geleceğini gençlerin geleceğini kurtararak kurtarmaktır. Türk milliyetçiliğinin büyük dava adamlarından Alparslan Türkeş Bey’in dediği gibi, her Türk gencinin bir Türk bayrağı olduğunu yeniden hatırlatmaktır.”
Türk Ocakları Gençlik Kolları Genel Başkanı da olan İmtiyaz Sahibi Ömer Serdar Karaca’nın yazısındaki tespitleri de çok yerinde...
Ziya Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı eserindeki, “Günün Sözü”ne aldığım ifadesini örnekleyen Karaca, şöyle diyor:
“... Ülkemizde de şu an milletin içinde bulunduğu durumun geçmişte Gökalp’in işaret ettiği gerçeklerle çok fazla ayrılık arz ettiğini düşünmüyorum. Daldığımız koyu uyku halinden kurtulamayışımızın sebebinin ise tarihimizin aksine bugün yeterince teşkilatlanamayışımızda olduğu fikrindeyim.
Bu bakımdan da bizlerin yani sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel vs. birçok baskı altında bulunan bir milletin fertlerinin çalışması, ülkemizde etki gücü yüksek mevkilerde yer tutmaları, zengin olmaları ve birbirlerini tanımaları mecburiyeti olduğu kanaatindeyim.
Yolunuz açık olsun Türk Genci...
Allahım yâr ve yardımcınız olsun...
Artık Türk milliyetçilerinin önünde çare “Ben” duygusundan sıyrılıp “BİZ” duygusunu yeşertmek olmalıdır. Bunun için de hem aksaçlı ağabeylere hem de milli düşünen tüm kurumlarımıza görev düşmektedir.
Yazıma Ziya Gökalp’in önümüze serdiği reçeteyi dikkatlerinize sunarak noktalamak istiyorum:
“- Bir millet tehlikede kaldığı vakit, onu fertler kurtaramaz; bizzat millet kendi kendinin kurtarıcısı olur...”
Haydi koyu uykudan kurtulalım!
Uyanışın çok kısa sürede gerçekleşmesi dileğiyle...