Bölücü terör üzerine çok şey söylendi, çok şey yazıldı bugüne kadar...
Ortadoğu’da başımıza yeni çoraplar örülmek istendiği bugünlerde gelen bir raporu sizlerle paylaşmak istedim.
Malum, 2002’de durma aşamasına gelen bölücü terör saldırıları, ne yazık ki 10 yılda birçok can aldı. Bölücü eşkıya ile görüşmeler yapıldığı yolundaki bilgiler bile eli kanlı teröristleri susturmadı, azdırdı.
Dağlıca’da 8 Mehmetçiğim daha toprağa düşerken bir gün sonra elektronik postama ilginç bir rapor geldi. Raporda; terörle mücadelede yapılan yanlışlardan söz ediliyor, çözüm yolları sıralanıyor. Gelen mesajın bütününe baktığımız vatansever bir kalemden çıktığı apaçık ortada...
Yazı, “Terör nasıl biter” diye başlıyor. Konunun siyaset üstü değerlendirmesine dikkat çekilen raporda terörle mücadele politikamız olmadığı görüşü de savunuluyor.
Bu raporu sizlerle paylaşacağım. İşte söz konusu raporda ilk tespitler:
“Bölücü terör yaklaşık 30 yıldır ülkemizin en önemli sorunudur. Bu sorun bu kadar uzun bir süre geçmesine rağmen hala bitmediğine göre bu konuda yapılan veya yapılamayanların sorgulanması gerekir. Konu mutlaka siyaset üstü olmalı, ülke meselesi olarak görülmelidir. Bu kadar uzun süren bir sorunun getirdiği sıkıntılar az veya çok bu ülkede yaşayan bütün insanları etkilemektedir.
Konuyu çözüm getirmek siyasi bir vazifedir. Ama siyaset üstüdür. Bu çözümü bulmak ve uygulamak kesinlikle siyasi rant temeline oturtulmamalıdır. Çünkü bu ülkenin evlatları hatta genç evlatları şehit olmakta bir çok ailenin ocağına ateş düşmektedir. Ekonomik zararları ülkenin gelişimine zarar vermekte, ülkenin morali bozulmaktadır. Bu yüzden öncelikli olarak bu milletin vekil olarak tayin ettiği 550 milletvekili, Hükümet, Cumhurbaşkanı ve Devletin her kademesi ile birlikte her türlü sivil toplum örgütleri, kurum ve kuruluşlar her türlü siyasi ve maddi gömleğini bir kenara bırakarak el ele vererek bu sorunu en kısa sürede bitirecek en doğru politikaları bulmalı ve uygulamalıdırlar. Bu bir bu ülkede yaşamanın ve nimetlerinden faydalanmanın gereğidir. Bu yaklaşım çok önemlidir. 1920 ruhu tekrar ortaya çıkmalı ve bu ülke artık bu sorundan dolayı üzülmemelidir.
Bu ülkede yaşayan her vatandaş iyi şartlarda yaşamak ister. Bu onun en doğal hakkıdır. Devlet her vatandaşına eşit imkanlar sunmak zorundadır. Ancak bu imkanlardan eşit olarak faydalanamayan vatandaşların da devlete isyan etmesi kabul edilemez. Her insan içinde yaşadığı toplumun kültürünü taşır, duygu ve düşüncelerini paylaşır. Başka düşünceleri zorla kabul ettirmek baskı unsurudur ve tepki çeker. Önemli olan ortak mutluluk kaynaklarını yaratmaktır. Genel menfaatler çerçevesinde herkesin birbirine saygı göstermesidir.
Bu sorunu ele alırken tekrarlardan kaçınılmalıdır. Tekrarlar bu ülkenin 30 yılını almıştır. Bu ülke zaten 90 yıllık bir ülkedir. İdeolojik terör ile birlikte bu ülkenin yaşının yarısı terörle geçmiştir. Hep aynı konuşmalar hep aynı taktikler hep aynı stratejiler uygulanmıştır. Sorun bitmemişse uygulanan politika ve uygulamalar yanlıştır. Bu yanlışın ortadan kaldırılması ve doğru uygulamaların bulunmasının birinci adımı yanlışın kabul edilmesi ve yanlıştan vazgeçilerek doğru hareket tarzlarının araştırılması isteğinin oluşmasıdır.
Terörle mücadele hep iki boyutlu görülmelidir. Silahlı mücadele, siyasi mücadele ayrı ayrı planlanmalı ama tek düşünce tarzıyla yönetilmelidir.
Raporu gönderen kişi, bu raporun kişisel görüş olarak hazırlandığını ısrarla vurguluyor.
Bu bölümde terörle mücadelenin yanlışlarından, alınması gereken ekonomik, sosyal ve kültürel tedbirlerden söz ediyor.
Peki, terörle mücadelede yanlışlar ve öneriler neler?
Bir önemli tespiti hemen ifade edelim. Malum, Güneydoğu’muzda terör ile mücadelede belli aralıklarla zafiyet yaşanıyor. Bunun kaynağı tecrübe kazanan askerin tayinlerle ve terhislerle çekilmesi; yerine yenilerinin gelmesinden başka bir şey olmasa gerek!
Peki, “Bu zamana kadar yapılan yanlışlar nelerdir?” gelen raporda yer alan görüşlere bakalım birlikte:
* Birinci yanlış; terörle mücadele politikasının olmaması. Terörle mücadelenin sadece TSK’nın görevi olarak görülmesi, topyekun bir mücadele yapılamaması.
* Gerek uluslararası gerekse ülke içinde mücadelede haklılık konusunda kamuoyu oluşturulmaması.
* Terör olaylarının siyasi alanda tutulması, siyaset üstü yapılmaması.
* Bölge halkının sorunlarının çözümünde gerçekçi yaklaşımlar sergilenmemesi.
* Mücadele eden unsurların taktiksel ve yöntem yanlışlıkları.!
Raporda “Bana bu konunun çözümü için yetki verilse şunları yaparım” denilirken siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel konulara dikkat çekiliyor.
Rapor, siyasi mücadele ile ilgili yapılacaklarla ilgili olarak şu görüşleri ortaya atıyor:
* Bütün siyasi partilerin siyasi gömleklerinden ayrılarak ortak düşüncede işbirliğinin sağlanması,
* Bu konuda ülkede basından da yararlanarak ve yönlendirilerek kamuoyu oluşturulması.
* Hükümet tarafından tedbirler alınması ve bu tedbirlerin uygulamasının tam yapılması.
Raporun, ekonomik tedbirlerle ilgili bölümünde de şöyle deniliyor:
* Terör olaylarının meydana geldiği bölgelerde ekonomik kalkınmanın sağlanması, burada yaşayan vatandaşların düzenli bir gelir elde etmesini sağlayıcı tedbirlerin alınması yani istihdam sağlanması.
* Bu bölgelere sınırı olan ülkelere ticaret yapan büyük firmaların ticaret kapasitesi kadar üretim fabrikalarının bu bölgelere yapılma şartı getirilmesi. Yani Irak’a yatak satan bir firmanın burada sattığı yatak sayısı kadar kapasiteli bir fabrikanın Şırnak iline yapılması.
* Devletçe bu konuda bazı desteklerin ve imtiyazların sağlanması.
* Özellikle diğer bölgelerdeki Büyükşehir Belediyeleri ile bölge şehir belediyelerini kardeş belediye ilan ederek belediyeler arası desteklerin sağlanması ve bu bölgedeki belediyelerin vatandaşlara daha iyi hizmet etmesinin sağlanması.
* Kaçakçılığın önlenerek hayvancılığın teşvik edilmesi. Modern hayvancılık alışkanlıklarının kazandırılması, bu konuda hibe ve devlet teşviklerinin kontrollü olarak kullanılması
* Bölgeye polis okulu, uzman jandarma okulu, maliye okulu gibi mezun olunduğunda devlet kademelerinde görev yapabilecek okulların açılarak buradaki gençlerin Devlet kademelerinde de istihdam edilmelerinin sağlanması.
Sosyal ve kültürel tedbirler başlıklı bölümde yer alan öneriler ise şöyle:
* Özellikle Batı illerine göçü ve Doğuda da bazı illere yığılmaları önlemek maksadıyla bu bölgede yeni cazibe merkezlerinin oluşturulması; özellikle bu cazibe merkezlerinde yukarıda belirtilen ekonomik tedbirlerin uygulanması.
* Tersine göçün teşvik edilmesi.
* Sosyal hayat argümanlarının (sinema, tiyatro vb.) kullanımının teşvik edilmesi.
* Devletin hiçbir kademesinde bölge halkının işinin aksatılmaması, buradaki vatandaşların ötekileşmesinin önüne geçilmesi.
* Bölge halkının kültürünü yaşaması konusunda kısıtlama yapılmaması.
* Kendi dilini konuşabilmesi.
* Çok evlilik veya doğum kontrolü gibi konularda yoğun bilgilendirme yapılması.
* TV yayınlarının izlenebilmesi için kuvvetli vericilerin yerleştirilmesi.
Eli kanlı terör örgütü ile mücadelede yapılacakları da bir sonraki yazımızda ele alacağız.
Elektronik postama gelen raporda terör örgütü ile mücadelede yapılacaklar da şöyle sıralanıyor:
“Terör örgütünün varlığı sürdüğü sürece sorunun çözümü mümkün değildir. Bu nedenle örgütün kesinlikle bertaraf edilmesi gerekir. Bölgede hali hazırdaki mücadele birliklerinin yapısı, mücadele taktikleri, komuta kontrol sistemleri, koordinasyonları konusunda büyük sorunlar bulunmaktadır. Mevcut düşünce tarzı mücadele konsepti taktik 30 yıldır değiştirilmemiştir. Bu süreç içerisinde sonuç alıcı tek olumlu konu Geçici ve Gönüllü Köy Koruculuğu sistemidir. Bu sistemin başarılı olmasındaki ana gerçek neden araziyi bilmek ve karşı tarafın mücadele yöntemlerine alışık olmaktır. Yani onlar gibi düşünmek ve hareket etmektir.
Bu düşünce tarzından hareketle yeniden bir yapılanma ve taktik uygulanmalıdır. Bunlar neler olabilir?
Öncelikle bölgede terörle mücadele görevi il valiliklerine verilmelidir. Her valilik bünyesinde terörle mücadele özel birimleri oluşturulmalıdır. Bu özel birimlerin başına tecrübeli, o ili terör konusunda iyi bilen emekli veya çalışan bir askeri personel veya emniyet görevlisi getirilmelidir. Bu görevliler tam yetkili olup sadece valilere karşı sorumlu olmalıdırlar. Bu birimin yapısında harekat unsurları ve istihbarat unsurları olmalıdır. İstihbarat unsurları bölge halkını iyi tanıyan, geçmişte bu bölgede görev yapmış kişilerden seçilmelidir. Harekat unsurları ise gerek mevcut mücadele birliklerinden gerekse yeni alınacak elemanlardan oluşmalı ve tamamen profesyonel olmalıdır. Bunun dışındaki bütün unsurlar mücadele alanından çıkmalıdır. Mücadele alanında kullanımları valiliğin talebi ile ve görevlendirilmesi ile olmalıdır. Yeni kurulan harekat unsurları her türlü teknolojik teçhizat ve silahla donatılmalı ve yüksek ücret verilmelidir. Ayrıca başarılar daima ödüllendirilmelidir. Örnek olarak bir ilin teşkilatlanmasını yaparsak;
* Merkezde komuta kontrol değerlendirme birimi ve istihbarat birimi.
* Arazide terörist mevcudu ve konuşlanmasına göre seyyar birimler.
Bu birimler emir komuta sistemi içerisinde devamlı arazide kendi bölgelerinde sabit olmayacak şekilde bulunurlar. Terörist gibi düşünür, onun gibi yaşarlar. Ancak onlardan daha güçlü daha teknik imkanlarla donatılmış olurlar. İstihbarat birimlerinin yönlendirmesi ve kendi imkanlarıyla teröristleri bertaraf etmeye çalışırlar. Kesinlikle az sayıda dolaşırlar ama ihtiyaç anında her türlü takviye ve birleşme koordinasyonu yapılır.
Gereksiz bütün karakollar geçici süreyle kapatılır.
Özellikle İran, Irak ve Suriye sınırında elektronik ve fiziki engel sistemleri kurulur. Bu engeller sınırın tamamından kontrolsüz hiçbir şekilde insan geçişine müsaade etmeyecek şekilde ve arazinin özelliklerine göre çeşitli şekillerde olabilir. (Duvar, tel, baraj, vb.)
Teröristin yerinin tespiti için her türlü teknolojik imkanlar geliştirilir. Bu konuda ASELSAN ve TÜBİTAK gibi kurumlara özel görevler verilir. (Özellikle kış aylarında toprak altında bulunan teröristlerin yerinin tespiti, havadan kontrol, uzaydan izleme vb.)
Bir terörle mücadele eğitim ve araştırma merkezi kurulur. Bu merkezde 1980 yılından bu tarafa bir şekilde terörle mücadele içinde bulunan kişilerin tecrübeleri bir şekilde toplanır. Her il hatta her bölge için taktikler tespit edilir. Bu birikim mücadele birimleri tarafından kullanılır.
Ülke sınırları dışında bulunan terör unsurları için hangi ülkede ise o ülke ile görüşmeler yapılır. Gerekirse bu ülkelere müeyyideler uygulanır.”
Gelen elektronik postada son not şöyle bitiyor: Bu rapor kişisel görüş olarak hazırlanmıştır.
Bir vatanseverin uzunca bir hazırlıkla kaleme aldığı bu raporu yetkililerin dikkatine sunuyorum.