Türkmen Beyi Devlet Bahçeli Bey, tunç yüreklilerin alkışları arasında haykırdı:
“-Türk milleti, hükmü şahsiyetine, devlet olmaktan kaynaklanan hak ve yetkilerine el ve dil uzatan kanlı emellere geçmişin her veçhesinde haddini bildirmiştir. Bu dün olmuştur, bugün olmalıdır, gelecekte de olacaktır.
... 1937-1938’de Tunceli’de baş gösteren hadiseler bir isyandır, bu isyana karışanlar da devrin bölücü teröristleridir.”
Yer, Tunceli idi... Türk’ün gür sesi yankılandı her türlü provakasyona karşı...
Devlet Bey, Tunceli’ne giderek Milliyetçi Hareket mensuplarının Türkiye sevdalısı olduğunu bir kere daha gösterdi.
Malumunuz bu ziyaretin nedeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun komik çıkışı idi...
Bir ülkenin başbakanı olacaksın, siyasi rakiplerinden birine ‘Haydi şu kente git de konuşsana…’ diyeceksin. Galiba ‘Yeni Türkiye’ dedikleri ülke bu olsa gerek!
Neyse Türkmen Beyi, gereğini yaptı. Tunceli’ye gitti tunç yürekli Bozkurtlar...
Ne acıdır ki Davutoğlu ders almamış gibi bir çağrı daha yapmaz mı; tam rezalet...
Efendim Türkmen Beyi, Hakkari’ye ve Bingöl’e de gidip konuşmalıymış...
Bozkurtlar, zaten ilan etti yurdun her köşesine gidebileceklerini... Öyle ya vatan toprağıysa her yer, adım atmak da her Türk’ün ilk ödevi...
Ama ne acıdır ki Davutoğlu, elinden bir oyuncağının alınmasının şaşkınlığıyla teraneye başlayıverdi.
Malum Devlet Bey Tunceli’ye gitmeseydi tekrarlar başlayacaktı tıpkı Sivas’ın ötesi gibi...
Onun için şimdi Davutoğlu için zor süreç başlıyor siyasette...
“İtibar” aradıkları terörist başına Hakkari’ye ya da Diyarbakır’a gidip de “Bebek katili” ya da “Terörist” diyebilecek midir?
Vay Ahmet Davutoğlu’nun haline!
Hiç kurtuluşu yok; Davutoğlu’nun Diyarbakır’a gidip “Apo bir teröristtir” diyeceği günü hep bekleyeceğiz!
Türkmen Beyi, verdiği mesajlarla yüreklerimize su serpti, bin yıllık kucaklaşmayı perçinlemek için:
“-Devlet devletiyle, devlet milletiyle Tunceli’dedir. Bizim vatan topraklarında gidemeyeceğimiz bir yer yoktur. Çünkü biz Türkiye’yiz, çünkü hepimiz büyük Türk milletinin onurlu evlatlarıyız.
Biz ne insanımızdan cayarız, ne vatanımızdan vazgeçeriz.
Biz ne devletimize yüz çevirir, ne milletimizden koparız.
Biz ne hıyanetten korkar, ne de haram yiyenlerden çekiniriz.
Efendilerinin koltuğuna sığınmış sığ ve sorumsuz zihniyetlerin bizimle aşık atması, bizimle iddialaşması mümkün değildir.
Türk milleti, hükmü şahsiyetine, devlet olmaktan kaynaklanan hak ve yetkilerine el ve dil uzatan kanlı emellere geçmişin her veçhesinde haddini bildirmiştir.
Bu dün olmuştur, bugün olmalıdır, gelecekte de olacaktır.
...elinde silahla dağda, bayırda, ovada gezen; topraklarımızdan pay kapmak isteyen, masum vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerine kast eden hiçbir bedbaht mazlum görülemeyecektir.
Devletin diz çökeceğini söyleyen Başbakan’a diyorum ki, devlet diz çökmez.
Devletin el-etek öpeceğini ileri süren Başbakan’a diyorum ki, devlet el de, etek de öpmez.
Devlet diz çökerse millet ricat edecektir.
Devlet zaafa düşer ve zayıflarsa milletin bozgun yaşaması kaçınılmaz olacaktır.
Siz bakmayın bugüne, tarihteki hiçbir Türk devleti, hamd olsun, ne zalimin karşısında diz çökmüş, ne de hainin karşısında iki büklüm olmuştur.
Bu, Türk milletinin şan ve şerefinin bir mükâfatıdır.
Diz çökseydik, el öpseydik, taviz verseydik; son yurdumuzda bağımsızlığımızdan bahsedemeyeceğimiz gibi, Tunceli diye bir ilimiz de olamazdı.
Bugün buradaysak, vehimlere teslim olmayan, vesveselere kanmayan, tehditlere kulak asmayan asil bir mücadelenin sonucu ve sayesindedir.
Kolumuza perde takarak bin derde uğratmak için fırsat kollayanlara hepimiz göğsümüzü gerelim. Türkiye’yi yaşatalım, Türk milletini payidar kılalım.”
Yeni haftaya Bismillah...