MÜFTÜ BEYİN YAZISI
Ramazanda oruçlu bulunan kimse geceden niyetlenmiş olarak aşağıda açıklayacağımız orucu bozan hallerden birini bilerek kendi isteğiyle ve mecbur kalmadan yaparsa ve bundan sonra hastalık gibi orucu bozmayı mübah kılan bir özür de ortaya çıkmazsa veya bunlardan önce yolculuk durumu ortaya çıkmazsa hem kaza hem de keffâret gerekir.
Bunlardan birini geceden niyetlenmemiş kimse veya çocuk yaparsa yahut Ramazanda tutulamayan bir orucun kazası sırasında veya Ramazan dışı bir oruç sırasında yapılırsa, yahut unutularak, hata veya cebir altında olursa yahut hastalık veya yolculuk gibi şer'i özürler ortaya çıkarsa bunlardan ötürü keffâret gerekmez, yalnız kaza etmek gerekir.
Hem kaza hem de keffâret gerektiren durumları iki grupta toplamak mümkündür.
1) Şer'î bir özür olmaksızın gıda veya gıda özelliği taşıyan her türlü maddeyi bilerek almak. Meselâ; bilerek yemek, içmek, ilâç almak, sigara içmek, afyon, haşhaş ve benzeri uyuşturucu maddeleri almak gibi. Çünkü bunlarda şehvet olduğu açıktır. Yemek, mutat olarak yenilecek olan her şeyi kapsamına alır. ekmek, çiğ veya pişmiş et çeşitleri, yağ, peynir, süt, meyveler, sebzeler, meyve suları, buğday, kavrulmuş arpa, su, kar, buz, dolu, karpuz, kavun, yaş olup temiz bulunan karpuz kabuğu, üzüm tanesi, taze üzüm yaprağı, yenilmesi mutat olan diğer yapraklar, bitkiler, herhangi bir ilâç, yenilmesi mutat olan toprak veya çamur ve benzeri ağız dışından içeri alınan maddeler yiyecek kapsamına girer. Bunların ağıza alınıp çiğnenmesi, tadının boğaza gitmesi ve yutulması orucu bozar, hem kaza ve hem keffâret gerekir. Tütün, nargile, enfiye ve emilen bir pastilin veya şekerin boğaza giden tadı da içkiler grubuna girer.
Ancak bu maddeler ağızda ezildikten sonra yutulmaz ve tadı da boğaza ulaşmamış olursa orucu bozmazlar.
Diğer yandan gıybet ettikten sonra, dedikodunun orucu bozduğunu, yine kan aldırdıktan sonra veya şehvetle öpüştükten sonra orucun bozulduğunu sanarak bilerek yemek de keffâreti gerektirir. Ancak bu konuda fakih bir kimse fetva verir de yemek yenirse kaza yeterli olur. Yine ağzına giren yağmur sularını yutmak veya eşinin tükrüğünü yutmak da keffâreti gerektirir. Çünkü bunlardan şehvet duyulur. Az miktarda tuz yemek de keffâreti gerektiren hallerdendir.
Bu konuda dayanılan delil, Hz. Aişe ( r.anhâ ) 'nin rivâyet ettiği; Oruç ancak girenden bozulur, çıkandan bozulmaz. hadisidir.
2) Cinsel arzuyu tam olarak tatmin etmek. Bu da ön veya arka uzuvlardan istekle cinsel temasta bulunmak suretiyle olur. Bu ilişkide boşalma olmasada temasın gerçekleşmesi ile cinsel ilişkide bulunan da, kendisiyle temas edilen de keffâretle yükümlü olur. Ancak temas edilenin yaşayan ve şehvet duyulabilecek yaşta bir insan olması şarttır.
Eğer bir kadın kendisini küçük çocuk veya akıl hastası ile cinsel temasta bulunmak için teslim etse, yine kendisine keffâret gerekir.
Bu konunun dayandığı delil, Ramazanda gündüz eşiyle cinsel temasta bulunan bedevî ile ligili olaydır. Hz. Peygamber bu bedeviye keffâret gerektiğine hükmetmişti. Bu keffâret de ya köle azat etmek yahut bunu bulamazsa veya gücü buna yetmezse peşpeşe iki ay oruç tutmaktır. Eğer iki ay peşpeşe oruç tutmaktan da âciz olursa altmış yoksulu doyurmaktır.