On bir ayın sultanı Ramazan

Bin aydan daha hayırlı, seksen küsur yıla tekabül eden Kadir Gecesini bağrında taşıyan ramazanı idrak etmek hayat, ömür sermayesini kıymetini bilenler için ne büyük bir nimet…

MUHASEBE AYI: RAMAZAN

On bir ayın sultanı Ramazana kavuşmuş bulunmaktayız.
Rabbimize ne kadar şükretsek, azdır.
“Ya Rabb! recep ve şabanı hakkımızda hayırlı kıl, bizi Ramazana ulaştır” diyen Efendiler Efendisi (sav) bu ayın kavuşanlara için ne büyük bir lütuf, ne büyük bir nimet olduğuna dikkat çekmiyor mu?
Zira hayat sermayesinden daha değerli ne olabilir ki?
Bin aydan daha hayırlı, seksen küsur yıla tekabül eden Kadir Gecesini bağrında taşıyan ramazanı idrak etmek hayat, ömür sermayesini kıymetini bilenler için ne büyük bir nimet…
Bu günlerde günahlardan azad olma yollarını aramak,
Bağışlanmış, günahlardan arınmış bir şekilde bayram yapmak,
Ve arınmış bir gönül, temizlenmiş bir kalp ile, muhasebesini yapmış bir akıl ile ardında tövbe istiğfarda bulunmuş bir gönül ve dil ile yeni yıla iradesinin hakkını vermeye azimli ve kararlı bir şekilde başlamak ne büyük bir kazançtır.
“Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek, ramazan orucunu tutarsa, teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır” diyen Efendiler Efendisi Hz. Muhammed (sav)'in müjdesine kulak vererek gündüzleri oruç tutup akşamları da camiye koşmak…
“Oruç benim içindir mükâfatını da ben vereceğim” diyen Cenabı Hakka tam bir iman ve itminan içinde oruç tutup ve tuttuğumuz oruçları “Allah'ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni/bizi de affet” diyerek sunmaktan daha güzel ne olabilir ki…
“Allah'ım sana iman ettim, sana dayandım, senin verdiğin rızkla orucumu açıyorum ve yarın da yine oruç tutmaya kararlıyım. Açlık ve susuzluluğumun ardında kavuştuğum nimetler karşısında kendimi kaybetmediğimi ilan ediyorum. Halimde memnunum. İftar saatini bir çocuk gibi sevinçle karşılıyorum.
Senin
“Narın da hoş
Nurun da hoş
Lütfün da hoş
Kahrın da hoş” olduğunu canı gönülden kabul ediyorum.
Ne olur, beni bağışla” diye dua edip bir yaratıcısının, sahibin olduğunu bilmek insana ne kadar bir rahatlık verir, değil mi?
“Allah hiç kimseyi sahipsiz bırakmasın…
Allah, kimseyi annesiz-babasız bırakmasın…
Allah, bir hayvanı dahi, bir kediyi, köpeği, merkebi… sahipsiz bırakmasın…” diye dua ederken, insanın sahipsiz olması ne fena, ne zor, ne çekilmez bir beladır, imtihandır, çiledir bir düşünsenize…
Hamd olsun Rabbimize,
Bizlere Kerim, Rezzak, Gaffar, Deyyan, şafi, Sultan, Rahman, Rahim… binbir ismiyle sahip çıkıyor…
Bizi kulu olarak muhatap kabul ediyor…
Bizi gurbet ellerde başıboş bırakmıyor…
Bizi kendi halimize bırakıp da, perişan etmiyor…
Sokağa salmıyor…
Ne kadar şükretsek az değil mi?
Bir insan için sahipsiz, kimsesiz, değersiz olmanın ne kadar zor olduğu değil sahipsiz insanlara, sahipsiz, sokak hayvanlarına bakarak dahi anlarız…
Ne kadar şükretsek azdır.
Bir sahibimiz, Mevla'mız, Rezzak'ımız var…
Hamd olsun ki Mevlamız bizi bir ramazana daha ulaşırdı…
Geliniz, nefis muhasebesiyle ramazanın ilk gününe başlayalım…
Tövbe istiğfar ile, suçumuzu kabul etmekle birlikte pişmanlığımızı ilan edelim.
Kapısında boyun eğip, kapısından ayrılmamakla; sadakatimizi, samimiyetimizi gösterelim.
Okuyacağımız Kuran ile, kendisini aradığımızı, kendisini tanımak istediğimizi, daha doğrusu “men arafe nefsehu fekat arafe rabbehu” (kendini bilen, rabbini bilir) sırrınca kendimizi tanımaya, bilmeye çalıştığımızı ilan edelim.
Tutacağımız oruçlarla, sahipsiz olmadığımızın bilincinde olduğumuzu ve her şeye rağmen kendilerinden ümidimizi kesmediğimizi gösterelim.
Zekât ve sadakalarımızı, infak ettiğimiz servetimizi af ve bağışlanmamız için, sultanımızın gönlünü hoşnut edecek hediyeler olduğunu düşünelim…

Ramazan 2015 Haberleri