Kardeşlik Bağı

Efendiler Efendisi (sav) ve sadık dostu Hz. Ebu Bekir-i Sıddık (ra) Medine'ye varırlar...Medine'de bayram...

Efendiler Efendisi (sav) ve sadık dostu Hz. Ebu Bekir-i Sıddık (ra) Medine'ye varırlar...
Medine'de bayram...
Gök ehli bu muştulu anı gıptayla seyretmekte...
Her bir ensar Efendiler Efendisini misafir etmek için çırpınmakta, daha önceden hicret etmiş kardeşlerini bağırlarına bastıkları gibi...
Muhacirlerden bazıları malını servetini, ailesini Mekke'de bırakıp Medine'ye hicret etmişlerdi...
Fırsatını bulanlar aileleriyle gelmişlerdi...
Allah için hicret eden bu insanlara barınacak yer lazım, iş lazım, aş lazımdı...
Medineliler için, iş başa düşmüştü...
Allah için hicret eden kardeşlerine sahip çıkıyorlardı...
Hicret eden Muhacirler bu ilgi alaka karşısında “ Biz Allah için hicret ettik. Mükafatını bu dünyada görmek de neyin nesi” diyorlardı...
Kendilerine pazarın yolunu göstermelerini isterler...
Bu probleme bir çözüm gerekiyordu.
Efendiler Efendisi (sav) kalıcı bir çözüm sunar.
Ensar ile Muhacir arsında kardeşlik bağı oluşturur...
186 aileyi kapsayacak bir kardeşlik bağı...
Kendisine amcasının oğlu Hz. Ali (r.a) ile kardeş olur.
Amcası Hz. Hamza (ra), bir zamanlar azatlısı olan Zeyd.İbni Harise ile...
Hz. Ebubekir (ra), Hz. Harice ibn züheyr (ra) ile,
Hz. Ömer (ra), Hz. Itban ibn Malik (ra) ile,
Hz. Bilal-i Habeşi (ra), Hz. Ebu Reveyha (ra)...ile kardeş oluverirler.
Öyle bir kardeşlik ki, neredeyse mirasına varis olmaya varacak bir kardeşlik...
Efendiler Efendisine (sav) malını Muhacir kardeşleri arasında paylaşmak için müracaat ederler Ensar...
Her hususta vasat, orta yolu tercih eden Efendiler Efendisi (sav),
“Hayır, asli malda varis olmak yok. Beraber çalışınız. Elde ettiğiniz ürünü paylaşın. Asıl sermaye kişinin kendisine aittir” der.
Öyle bir kardeşlik ki, künyelerini, günümüzün ifadesiyle soyadlarının, değiştirmeye varan bir kardeşlik...
Öyle bir kardeşlik ki, ilan edilir edilmez malını paylaşmak için yarışan bir kardeşlik...
Öyle bir kardeşlik ki, Sa'd İbn Rebi (ra), kendisine kardeş olan Hz. Abdurrahman İbn Avf'a (ra):
“Ey kardeşim! Ben mal mülk yönünde Medine'nin zenginlerindenim. Malımın yarısı senin olsun. Ayrıca benim nikahımın altında iki eşim var. Onlardan hangisini beğenirsen ben onu boşayayım. İddetini bekledikten sonra onunla evlen.” Der.
Kendisini şaşkına döndürecek bu centilmenlik karşısında Abdurrahman İbn. Avf:
“Kardeşim! Malın da, hanımında senin için mübarek olsun. Sen bana çarşı pazarın yolunu göster” der.
Dünyayı elde etmek, kısa zamanda köşeyi dönmek, başkalarına yük olmak, Allah için yaptıkları bir amelin ecrini dünyada karşılığını almak için hicret etmediler ki bu teklifi kabul etsinler...
Abdurrahman ibn Avf, çarşı pazarda koşuşturur.
Gün gelir Medineli zenginler arasında yerini alır.
Efendiler Efendisi, ahir zamanda gelen ümmetini “kardeşleri” olarak ilan eder bir başka seferinde.
O gün kardeşlerine malını, mülkünü, servetini, canlarını seve seve verip kardeşlerine sahip çıkan ashaba karşılık,
Acaba Efendiler Efendisine kardeşlik payesine sahip olma fırsatını yakalamış bizler ne ölçüde sahip çıkıyoruz, Efendiler Efendisine...
Ne ölçüde izine yüz sürüyoruz...
Medineli ensar gibi ne ölçüde gönlümüzde, hanemizde, çarşı-pazarımızda misafir etmek için gayret ediyoruz...
Düşünmek gerek...
Kardeşliğin gereğini yerine getirebiliyor muyuz acaba?

HAKKI YİĞİT

Ramazan 2015 Haberleri