Fatiha üzerine mülahazalar

“Hamd” ederek yaratıcısının huzuruna çıkan kul yaratıcın kudretinin farkında olduğunu “Alemlerin Rabbi” diye zikrederek göstermektedir…

“Hamd” ederek yaratıcısının huzuruna çıkan kul yaratıcın kudretinin farkında olduğunu “Alemlerin Rabbi” diye zikrederek göstermektedir…
Yaratıyla kendisi ve diğer varlıklar arasındaki ilişkiyi, diyalogu, sistemi, nezaret ve terbiyeyi, bağı, alakayı… “Alem” ile “Rab” kelimelerini zikrederek “marifetullaha” derinlik kazandırmaya çalışıyor…

“Alem”, çoğul ve “akıllı” manası yüklenmiş bir kavram.
Mesela, “cümle alem buraya döküldü” deriz.
“Cümle alem geldi” deriz…
“Cümleniz davetlisiniz” deriz…
Böyle denildiğinde “canlı ve akıl sahibi” manaları yüklenmiş olunur…
Bizler alemleri, dünyamızdaki bir çok şeyi cansız diye adlandırsak da aslında her şeyin “lisanı haliyle Allah'ı zikrediyor olması cihetiyle” canlıdırlar…
Bizim cansız, câmid dediğimiz dağların feryadını bakın Kuran nasıl ifade ediyor:

“Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.” (Haşr Suresi, 21)
Bu ayeti kelime “korku” “saygı” “baş eğmiş” gibi kelimeler ile her şeyin Allah'ın varlığına canlı birer delil, ayna olduğunu görüyoruz.

Bu canlılığı Efendiler Efendisinin avucunda zikreden çakıl taşları,
Efendiler Efendisinin kendisine dayanarak hutbe irad ettiği kütükten ayrılmasıyla kütüğün inlemesi,
Efendiler Efendisinin bir işaretiyle huzuruna gelip selama duran ağaç… gibi mucizelerde,
Ve günümüzde ilim ve teknoloji ile nice cansız dediğimiz varlıkların aslında Cenab-ı Hakk'ın “Hayy” ismin tecellisi ile hayat sahibi olduğunu öğrenivermekteyiz…
“Elhamdulillehi rabbil alemin” ayeti kelimesini biraz düşünerek okuyan “Alem” ile “Rab” kelimeleri arasında mükemmel bir bağın söz konusu olduğunu görür...
“Rab” terbiye edici…
Kim terbiye edilir, edilebilinir?

Ağaç, taş, kaya, dağ vs... cansız ise terbiye edilebilmesi mümkün müdür?
“Alem”e akıllı manasını yüklemek ne mana ifade ediyor?
Nasıl bir derinlik var?
Eğer saydığımız bu varlıklar terbiye ediliyorsa, edilebiliyorsa demek ki onlar cansız değil, hele hele başı boş hiç değil…
Bir görev için yaratılmış…

Ve görevlerini de hakkıyla yaptıklarını/yapacaklarını yukarıda zikrettiğimiz “Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz.” (Haşr Suresi, 21) ayeti kerimede anlıyoruz…
Saydığımız varlıklar cansız ise, “Alem” kelimesi “akıllı” manasında kullanılmamış ise, neden
“Rabbil alemin” yerine “rabbil ins ve cin” denilmemiş…
“Rab” kelimesi “Alem” kelimesine akıl sahipliğini yüklemiyor mu?, hayatı vermiyor mu?
İşte kul rabbinin huzuruna çıkarken Cenab-ı Hakk'ın kendisiyle birlikte bütün alemin her yönüyle maliki olduğunu ve niyetlendirdiğini düşünerek,
“Benimle birlikte bütün alemi terbiye eden, belli bir sistem içinde yediren, içiren, hayatını idame ettiren Rabbim!

Sana bütün alemler adına, onların bir sözcüsü olarak teşekkür ediyoruz…
Bizi başıboş, kendi halimize bırakmadığından dolayı teşekkür ediyoruz…” diyor.
Düşünün bir akıl sahibi için, başıboş bırakılmak,
Muhatap kabul edilmemek,
Değer verilmemekten daha büyük ne işkence olabilir ki…
Değil akıl sahipler için,
bir hayvan için dahi başıboşluk, sahipsizlik ne büyük bir işkence, sefalet, hüzün verici…
Fatiha sadece namazda okunulup geçirilen bir süre olamaz, olmamalı,
Hele hele ölülerin arkasında, taziyelerde ölü için okunacak bir dua hiç değil, olmamalı…
“Kul” ile “Allah” arasında paylaşılan bu mübarek süre, okuyanı, dinleyeni,
Yaratıcıyı hakkıyla tanımaya,
Kişinin kendisini bilmeye,
Rabbi karşısında edebini takınmaya,
İnsanı Ehsani Tak'vim sırrına mahzar olmaya çağıran bir davettir…
İnşallah Fatiha üzerine ait mülahazalarımıza devam edeceğiz…

Ramazan 2015 Haberleri