Ekonomik koşullar gibi küresel sorunlar ve modern yaşamın getirdiği zorluklar hayatın her alanına sirayet ederek çalışanların kaygı, stres ve depresyon seviyelerini artırıyor. Verilere göre, son iki yıldır psikologlarla yapılan görüşmelerde ilk sırayı kaygı alırken bunu romantik ilişkiler, depresyon, stresle başa çıkma ve ebeveyn-çocuk ilişkileri takip ediyor.
Bir iş gününün sonunda başını yastığa kaygılardan, stresten uzak bir şekilde koyabilmek, çalışanlar için giderek daha zor bir hale gelmeye başladı. Özellikle pandemi ile birlikte başlayıp süregelen küresel belirsizlikler ve ekonomik krizlerin yanına ebeveyn-çocuk ilişkileri veya romantik ilişkilerde yaşanan sıkıntılar da eklenince çalışanlar son yıllarını kaygı, depresyon ve stres ile geçirdi. Kurumsal esenlik çözümü Wellbees, çalışanların son iki yıldır Wellbees psikologlarına başvuru nedenlerini analiz etti.
Ağustos 2022 - Ağustos 2024 dönemini kapsayan verilere göre çalışanların platform psikologlarından randevu talep etme sebeplerinde ilk beş sırayı kaygı, romantik ilişkiler, depresyon, stresle başa çıkma ve ebeveyn-çocuk ilişkileri aldı. Bu beş konu başlığı tüm başvuruların yüzde 70’ini oluştururken diğer başvuru sebepleri arasında ise öfke kontrolü, iş yaşamı ve duygusal beslenme öne çıktı.
Kadınlar kaygı, erkekler romantik ilişkiler nedeniyle başvuruyor
Psikologlar ile görüşen çalışanların yüzde 71’ini kadınlar oluşturdu. Kadınların görüşme sebeplerinde kaygı, erkeklerde ise romantik ilişkiler ve evlilik konusu ilk sırada yer aldı. Platform psikologlarından Merve Gürsoy, erkeklerin kadınlara göre daha az psikologla görüşmelerinde toplumsal rollerin de etkili olduğuna dikkat çekti.
X ve Z kuşağının başvuru nedeni aynı: Ebeveyn-çocuk ilişkileri
Platformun verilerine göre, iş hayatında pek çok konuda çatışma yaşayan X ve Z kuşağının ortak noktalarından biri de psikologla görüşme nedenleri. Buna göre X ve Z kuşağı, psikologlara en çok ebeveyn-çocuk ilişkileri hakkında danışıyor. Y kuşağında ise romantik ilişkiler ve evlilikler ilk sırada yer alıyor. Gürsoy bu durumu, “Sosyal etkileşimin hayatımızda büyük etkisi var. X ve Z kuşağı da ortak çevrede bulunup birbirlerinden etkilendikleri için psikoloğa başvuru nedenleri ortak olabiliyor. Y kuşağında ise durum biraz daha farklı. Çünkü yetiştikleri döneme bağlı olarak beklentileri ve farkındalıkları, X ve Z kuşağına göre ciddi değişkenlik gösteriyor” şeklinde konuştu.
“Yönetilemeyen durumlar ve belirsizlikler kaygıları artırıyor”
Özellikle pandemi ile birlikte dünyanın gündemindeki belirsizliklerin arttığını aktaran Psikolog Gürsoy, “Pandemi süreci, insanların sağlık endişelerini tetiklerken deprem gibi doğal afetler ise ölüm korkusunu ve sevdiklerini kaybetme endişesini artırdı. Ekonomik krizlerle beraber gelen işsizlik korkusu da çalışanların üzerinde büyük bir stres kaynağı oluşturdu. Kontrolü kendi ellerinde olmayan bu belirsizliklerle başa çıkamayan bireylerin ruh sağlığı olumsuz etkileniyor ve depresyona kadar uzanan bir süreç yaşanabiliyor” dedi. Gürsoy şöyle devam etti: “Çalışanların kaygılarının bu kadar yüksek olduğu bir dönemde şirketlerin aksiyon almaları gerekiyor. Ekonomik kaygıların azaltıldığı, esenlik uygulamalarının hayata geçirildiği, kuşak çatışmalarının son bulduğu bir iş ortamında çalışanların kaygıları azalırken mutlulukları ve iş yerlerine olan bağlılıkları da artıyor.”