AK Parti Sözcüsü Çelik: "Türkiye’nin tahrik ettiği ya da Türkiye’nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamı gerçek dışıdır, tamamı yalandır"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye’nin Suriye’de muhaliflere destek verdiği iddialarına ilişkin, “Türkiye’nin tahrik ettiği ya da Türkiye’nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamı gerçek dışıdır, tamamı yalandır” dedi.AK Pa...

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye’nin Suriye’de muhaliflere destek verdiği iddialarına ilişkin, “Türkiye’nin tahrik ettiği ya da Türkiye’nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamı gerçek dışıdır, tamamı yalandır” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Sözcü Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değerlendirmeleriyle ilgili birtakım yanlış açıklamaların yapıldığını gördüklerini belirtti. Çelik, Türkiye’nin içerisinde de muhalefet partilerinin çeşitli açıklamaları olduğunu, bu açıklamalarda da şimdiye kadar büyük yanlışların olduğunu gördüklerini söyledi. Türkiye’nin yürüttüğü politikanın dışında birtakım yakıştırmalar, hatta suçlamalarla yürütülen yaklaşıma gerekli cevapları vereceklerini ifade etti.
"CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ‘İran’ın bölgede zayıflatılması, mezhep savaşlarının çıkması, İsrail’in güçlenmesi ve güvenliğin sağlanması Ankara’nın önceliği olmalıdır’ ifadelerini kullandı. Durumu nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Çelik, “Sayın Özgür Özel’in dünkü grup konuşmasını izledik, bu ifadelerini de duyunca doğrusunu söylemek gerekirse bir daha bakma ihtiyacı hissettim ve daha sonra tekrar bakarak bir hata yapmamak için de tam olarak hangi cümleyi söylediğini tekrar değerlendirdik ve gördüğümüz şudur: Türkiye Cumhuriyeti’ne değil de başka devletlere söylenecek sözleri Sayın Özgür Özel tutuyor Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı söylüyor. Türkiye’nin ne İran’ı zayıflatmak, ne İran’ı güçlendirmek, ne herhangi bir devleti zayıflatmak, ne herhangi bir devleti güçlendirmek gibisinden bir motivasyonu bölge politikası olarak yok, Suriye’de de yok. Burada aynı şey Rusya için de geçerlidir, ne zayıflatmak, ne güçlendirmek gibisinden. Orada bulunan varlığımızın neye dönük olduğunu defalarca ifade ettik. Biz orada herhangi bir gruba karşı ya da herhangi bir devlete karşı bir pozisyon içerisinde bulunmuyoruz, Türkiye’nin meşru çıkarlarını ve milli güvenlik ihtiyaçların karşılamak için orada bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.
Çelik, Suriye Devleti’nin zayıflamaya girmesiyle birlikte sınırın çok yakınına terör örgütlerinin yaklaşması neticesinde belli bir derinliği korumak maksadıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı harekâtlarını yaptıklarını vurguladı.

“Türkiye’nin orada varlığı herhangi bir devletten yana ya da herhangi bir devlete karşı değildir”
Özgür Özel’in öyle bir cümle kurmuş olmasının ana muhalefet partisi lideri olarak büyük bir sorumsuzluk olduğunu aktaran Çelik, “Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir komşu devleti ya da bölge devletini zayıflatmak üzere ya da güçlendirmek üzere orada bulunduğunu söylenmesi başlı başına bir basiretsizlik ve sorumsuzluktur. Yine orada şöyle bir ifade kullanıyor: İsrail’in hâkimiyetinin güçlendirilmesi için de herhangi bir adım atılmamalıdır diye. Yani bu Cumhurbaşkanımıza, partimize, Cumhur İttifakı’na, hükümetimize bunun söylenmesi herhangi bir şekilde akıl dışılıkla ancak tarif edilecek bir durumdur. Burada şimdiye kadarki duruşumuzu, hedeflerimizi net bir şekilde söyledik, ama şimdi dışarıdaki bazı odaklar belli devletlerin diliyle konuşarak, belli devletlerin tezini dillendirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni suçluyorlar. Maalesef bunun birtakım içerideki yansımalarını da görüyoruz. Ama Sayın Özgür Özel’in konuşmasında Türkiye’yi suçlayan bütün devletlerin ve odakların görüşleri bir koleksiyon haline getirilmiş ve ana muhalefet partisinin liderinden hükümetimize dönük bir suçlama haline getirilmiş. Bu son derece yanlış bir şeydir. Türkiye’nin orada varlığı herhangi bir devletten yana ya da herhangi bir devlete karşı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini korumak ve meşru haklarını korumak için ve uluslararası hukuktan kaynaklanan bir zeminde bu faaliyet yürütülmektedir” şeklinde konuştu.
"Halep’teki hareketlilikle ilgili muhaliflerin arkasında Türkiye’nin olduğu iddiaları var, nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, “Şimdi dışarıdan yapılan bazı açıklamalarda, Türkiye’nin içindeki bazı yorumlarda bunu ifade ediyorlar, bu son hareketliliğin arkasında Türkiye’nin bulunduğu ve Türkiye’nin bunu tahrik ettiği şeklinde. Burada net bir dille söylüyorum, bunların hepsi gerçek dışıdır, bunların hepsi yalandır. Suriye’de arzu ettiğimiz şey, herhangi bir şekilde oradaki şiddetin yükselmesi ya da çatışmaların artması değildir. Burada kaynaklanan durum, şimdiye kadar Astana süreçlerinde defalarca uyarısını yaptığımız gibi Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir tablo var orada. Nedir bu tablo, Suriye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan tablo” ifadelerini kullandı.

5 Mart 2020’de Moskova Mutabakatı gerçekleştirildiğini, Astana süreçlerinin devam ettiğini, Soçi Mutabakatı olduğunu hatırlatan Çelik, “Bütün bunların ortaya çıkardığı bir tablo vardı, nedir o da? İdlib’de gerginliği azaltma bölgesi söz konusu olacak. İkincisi, M4, M5 kara yolunun 6 kilometre kuzeyinde ve 6 kilometre güneyinde herhangi bir şekilde bir unsur bulunmayacak, orası güvenli bölge olacak şeklindeydi. Ama şimdiye kadar gerek rejim tarafından, gerek başka unsurlar tarafından İdlib gerginliği azaltma bölgesine çeşitli saldırılar yapıldı, Moskova Mutabakatında ve diğer mutabakatlarda ve Astana süreçlerinde ortaya koyulan belirlenmiş alanların ihlal edilmemesine dönük ilke kararları şimdiye kadar defalarca ihlal edildi ve burada çok ciddi sivil kayıplar gerçekleşti. Dolayısıyla biz buradaki tansiyonun yükseldiğini, bu oluşan saldırılara karşı bir reaksiyonun ortaya çıkacağını gördük ve defalarca bu Cumhurbaşkanımız tarafından ve diğer yetkili arkadaşlarımız tarafından muhataplarına ifade edildi, yani bu gerginliği azaltma bölgeleriyle ilgili daha önce 5 Mart 2020’de varılmış mutabakat çerçevesinde belirlenmiş alanlarla ilgili ihlallerin durdurulması gerektiği, hiç kimsenin buradaki çatışmasızlığı herhangi bir şekilde bir zaaf zannederek karşı saldırılar gerçekleştirmemesi gerektiğini, bunun başka birtakım reaksiyonlar doğurabileceği. Nihayetinde işte gelinen noktada böyle bir reaksiyon oluştu” açıklamalarında bulundu.

“Türkiye’nin tahrik ettiği ya da Türkiye’nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamı gerçek dışıdır, tamamı yalandır.”
Türkiye’nin tahrik ettiği ya da Türkiye’nin bunu desteklediği türünden açıklamaların tamamının gerçek dışı ve yalan olduğunu vurgulayan Çelik, “Tam tersine, Türkiye İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki kurallara, ilkelere uyulması gerektiğini ve herhangi bir şekilde burada bir çatışma ya da herhangi bir şekilde karşı karşıya gelme gibi bir durumun ortaya çıkmaması gerektiğini, mevcut daha önce mutabakatlarda karar verilmiş, Astana süreçlerinde teyit edilmiş statünün korunması gerektiğini Türkiye defalarca ifade etti. Bunu da sadece bir tarafa ifade etme Türkiye, bugünkü hareketliliğin bütün taraflarına da ifade etti ve telkini bu yönde olmuştur Türkiye’nin şimdiye kadar. Dolayısıyla şimdiki tabloda Türkiye bunu tahrik etti ya da Türkiye bunu destekledi gibisinden bir şeyin” ifadelerini kullandı.

“Bizim herhangi bir şekilde Suriye’nin içindeki çatışmaların yükselmesi şeklinde bir yaklaşımımız ve değerlendirmemiz yoktur”
"Bazı devletlerin sözcüleri tarafından bunlar ifade ediliyor, fakat bu ifadelerin birebir Türkiye’nin iç politikasında hükümetimize muhalefet yapmak için Cumhurbaşkanımıza dönük olarak kullanılması son derece manidar" diyen Çelik, bunların hiçbir gerçekliği olmadığını belirterek, “Bizim buradaki pozisyonumuz açıktır. Bir, İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki kurallara uyulsun. İki, bahsettiğimiz M4-M5 karayolunun 6 kilometre kuzey ve güney derinliğindeki bu statü korunsun şeklindeydi. Ama maalesef rejimin ve diğer unsurların oralara saldırıları neticesinde, YPG’nin, PYD’nin saldırıları, terör örgütünün saldırıları neticesinde şimdiye kadar defalarca uyarmamıza rağmen maalesef bu tablo ortaya çıkmıştır. Bizim herhangi bir şekilde Suriye’nin içindeki çatışmaların yükselmesi şeklinde bir yaklaşımımız ve değerlendirmemiz yoktur. Tam tersine bugün de Astana sürecindeki devletlerle bu meselenin nasıl çözüleceği konusunda Cumhurbaşkanımız ortak çalışma iradesini aynen korumaktadır” dedi.

"Tel Rifat ve Münbiç’ten terör örgütünün çıkarılması konusundaki bize verilen sözler yerine getirilmedi"
Bir gazetecinin ‘Terör örgütlerinin Suriye’deki hareketliliğine Türkiye nasıl yaklaşıyor?’ sorusuna Çelik şu şekilde cevap verdi:
“Daha önce varılan mutabakatlarda iki tane talebimiz vardı. Birincisi, Tel Rifat ve Münbiç’ten terör örgütünün çıkarılması. Tel Rifat ve Münbiç’ten terör örgütünün çıkarılması konusundaki bize verilen sözler yerine getirilmedi. İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca ifade ettiler, Türkiye sınırından itibaren Suriye tarafına doğru 30 kilometre derinlikte herhangi bir ülkemize karşı faaliyet gösteren silahlı unsur ve terör örgütü görmek istemiyoruz diye. Burada şimdiye kadar bize verilen söz çerçevesinde ne Tel Rifat’tan, ne Münbiç’ten bu terör unsurları çıkarılmadı. Dolayısıyla, bu terör örgütlerinin oradaki varlığı Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğine ve meşru haklarına dönük bir tehdittir, verilen sözler tutulmamıştır" dedi.

“Rejim kendi kontrolündeki yerleri bu terör örgütüne teslim etmektedir”
Rejimin bugün ortaya çıkan bu son hareketlilikten sonra, son çatışmalardan sonra terk ettiği yerlere PKK terör örgütünü davet ettiğini, PYD’yi davet ettiğini bildiren Çelik, “Oraya ve rejim kendi kontrolündeki yerleri bu terör örgütüne teslim etmektedir. Bu da rejimle terör örgütü arasındaki iş birliğini net bir şekilde gözlerimizin önünde gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla, bizim buradaki önceden beri pozisyonumuz Tel Rifat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör örgütünün varlığını görmek istemiyoruz çünkü burada hem ülkemize dönük bir tehdit oluşturuyorlar hem sivilleri öldürüyorlar hem de burada başka çatışmaların doğmasına yol açabilecek birtakım gerginlikler oluşturuyorlar. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği 30 kilometre derinlik meselesi bu bizim kırmızı çizgimizdir. Yani 30 kilometre derinlik meselesi Türkiye’nin durduk yere karar verdiği bir mesele değildir. Ülkemize dönük tehditler söz konusu olduğunda bu tehditler çerçevesinde bu terör örgütlerinin bu sınırın dışında atılması ve bu konuda da bütün ülkelerle, burada bulunan ülkelerle bir mutabakat sağlanmıştır ve bu mutabakat çerçevesinde bu beyanımız karşı tarafa bildirilmiştir. Dolayısıyla, rejimin birtakım yerleri kendi kendisine gidip terör örgütüne teslim ettiğini görüyoruz, PKK’ya teslim ettiğini görüyoruz. Bu iş birliğinin fotoğrafını net bir şekilde çekiyoruz” diye konuştu.

"Tel Rifat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör varlığı istemiyoruz"
Tel Rifat ve Münbiç’te herhangi bir şekilde terör varlığı istemediklerinin altını çizen Çelik, “30 kilometre derinlikte herhangi bir şekilde ülkemizi tehdit edecek herhangi bir silahlı terör örgütü varlığına müsaade etmeyeceğimizi ifade ediyoruz. Onun dışında bizim herhangi bir şekilde Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ya da diğer meselelerle herhangi bir sonumuz yoktur. Tam tersine Suriye’de kapsayıcı bir hükümet olsun ve toprak bütünlüğü korunsun arzusundayız” ifadelerini kullandı.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Esed’e daha önce bir çağrısı olmuştu, bu çağrı bugün de geçerli mi?" sorusuna Çelik, “Şimdi Cumhurbaşkanımız biliyorsunuz çok yakın zamanda pek çok ziyaret gerçekleştirdi. Kazan’da BRICS toplantısına katıldı, Kırgızistan’da yine Türk Devletleriyle bir araya geldi, Suudi Arabistan’da İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleriyle bir araya geldi, Balkanları ziyaret etti, Brezilya ziyareti oldu G-20 ziyareti. Bütün bu ziyaretlerden dönüşlerinde gazeteci arkadaşlar Suriye meselesini sorduklarında Sayın Cumhurbaşkanımız Esad’la bir araya gelerek bir normalleşme sürecini başlatmanın gerektiğini, burada yabancı birtakım devletlere ve unsurlara fırsat vermeden bu bölgedeki meseleleri kendi kendimize çözmemiz gerektiğini, Suriye’nin toprak bütünlüğünün ancak bu şekilde korunacağını ifade ettiler. Şimdiye kadar da biliyorsunuz bugünkü noktaya gelinceye kadar da defalarca rejime yapılan çağrı şuydu: Yani muhaliflerle bir araya gelsin ve şu anda ana gerginlik hattı küçülmüş ve daralmış devlet egemenliğiyle oradaki orada oluşmuş bölgeler arasındaki çeşitli hakimiyet bölgeleri arasındaki gerginliktir. Dolayısıyla, bir araya gelinsin ve kapsayıcı bir hükümet kurularak Suriye birlik bütünlük içerisinde yoluna devam etsin. Bizim burada herhangi bir şekilde yayılmacı birtakım arzularımız olduğunun söylenmesi baştan sona yalandır. Herhangi bir şekilde komşularımıza dönük yayılmacı ve çatışmacı bir arzu içerisinde değiliz. Tam tersine hepsinin toprak bütünlüğü korunsun, kapsayıcı bir devlet modeliyle yollarına devam etsinler. Burada sivil ölümlerin olmasını arzu etmiyoruz” şeklinde konuştu.

“Suriye bu şekilde birlik bütünlüğünü Suriye halkının iradesi çerçevesinde korusun istiyoruz”
Türkiye açısından da iki noktada hassasiyetleri olduklarını ifade eden Çelik, “Birincisi, Türkiye’ye dönük olarak herhangi bir şekilde bir güvenlik tehdidi oluşturulmasın, bugün bu Tel Fırat ve Münbiç meselesinde böyleydi. Tel Rıfat temizlendi, Münbiç meselesini takip ediyoruz. İkincisi de, 30 kilometre derinliğimizde bunu görmek herhangi bir şekilde istemiyoruz. Şu anda en büyük hassasiyetle takip ettiğimiz konulardan bir tanesi de, herhangi bir yeni göç dalgasının ülkemize dönük olarak oluşmamasıdır, bununla ilgili olarak bir gayret içerisindeyiz. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı bugün de tabii ki geçerli ve burada esas mesele bu gerginlikler bitsin, Suriye’de rejim muhaliflerle birlikte kapsayıcı bir hükümet modeli oluştursun ki Astana süreçlerinde, Cenevre süreçlerinde bunlar çok konuşuldu ve Suriye bu şekilde birlik bütünlüğünü Suriye halkının iradesi çerçevesinde korusun istiyoruz” açıklamalarında bulundu.
“Sahadaki son gelişmeler göz önüne alındığında bundan sonraki süreçte Türkiye’nin diplomasi çabaları ne şekilde ilerleyecek?” sorusuna Çelik, "Şimdi tabii Sayın Cumhurbaşkanımız bütün muhataplarına, yani bu Suriye konusundaki muhataplarıyla ilgili olarak bu mesajları veriyor ve Astana süreci formatında Dışişleri Bakanlığı’nın ve İstihbarat Başkanlığı’nın bir araya gelip bu süreci değerlendirmesiyle ilgili bir irade ortaya koydular. Bu gerçekleşecek, bunun tabii gerçekleşmesi oturulup bir masanın etrafında herkesin olayı nasıl gördüğünü anlatması bakımından son derece önemlidir. Yine Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği mesaj, ülkemize dönük bir terör tehdidinin bertaraf edilmesi konusunda kararlılığımızdır. İkincisi, Suriye’nin içindeki çatışmaları yükseltecek, Suriye içindeki çatışma ortamını tahrik edecek herhangi bir meselenin içerisinde Türkiye’nin olması söz konusu değildir. Çünkü biz burada gerçekten rejimin muhalefetle bir araya gelerek kapsayıcı bir şekilde bu süreci yürütmesi gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim şimdiye kadar, daha çok kısa zaman öncesine kadar, yani haftalar öncesine kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın Esad’la görüşüp bu meseleyi bölge ülkesi olarak, komşu ülke olarak çözmemiz gerektiği konusundaki iradesi aslında bizim oradaki herhangi bir gruba dönük tahrik vesaire ya da çatışma arttırıcı ya da çatışma destekleyici ya da çatışma üretici bir pozisyon içerisinde olmadığımızı göstermektedir. Burada yayılmacı bir yaklaşım içerisinde olduğumuzun söylenmesi baştan aşağıya yanlış bir yaklaşımdır” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin bu meselenin herhangi bir tahrik edeni olmadığını, herhangi bir şekilde çatışmanın yükseltilmesiyle ilgili bir pozisyon ve değerlendirmelerinin olmadığını söyleyen Çelik, “Yakın zamana kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın Esad’la görüşelim ve bu normalleşme sürecini başlatalım iradesi bunun en büyük delilidir ki Sayın Cumhurbaşkanımız son 1-2 ay içerisinde bunu defalarca ve en yüksek şekilde ifade etmiştir. Ama Esad tarafı bu konuda maalesef ağır kalmıştır, yavaş kalmıştır, kapsayıcı birtakım diplomatik girişimler oluşturma konusunda maalesef yeteneksizlik göstermiştir. Şimdi Suriye’nin iç dinamikleri içerisinde İdlib gerginliği azaltma bölgesine son 2 yıldır, ondan öncesinden de çok yoğun saldırılar olduğunda bu görüldü Türkiye tarafından ve muhataplarımız uyarıldı, her kademede uyarıldı ve denildi ki bakın bu yarın bir gün başka çatışmalara yol açabilir, bunlar yapılmasın. Nitekim N4-N5 karayolunun 6 kilometre kuzey ve güneyindeki durumun ihlal edilmesi, statünün bozulmasının yeni çatışmalara yol açacağını gördük. Burada gerçekleşen sivil kayıplarla ilgili hassasiyetlerimizi şimdiye kadar belirttik. Bunun geleceği görülmüştür ve uyarılmıştır. Tam tersine Türkiye’nin şimdiye kadarki çabası, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya konulan diplomatik çaba meselelerin bu noktaya gelmemesi yönündedir. Bunun tam tersinin yapıldığının söylenmesi hem Türkiye’ye haksızlıktır, hadi bunu birtakım devletlerin birtakım ajansları, birtakım grupları, yorumcuları yapar, ama Türkiye’nin içindeki birtakım muhalefet partilerinden bunun bu şekilde ifade edilmesi son derece yanlıştır” değerlendirmelerinde bulundu.

“Tel Rıfat, Münbiç gibi daha önceden beri vurguladığımız yerlerde terör varlığı görmek istemiyoruz”
Şu anda odaklandıkları konunun Esad rejimi muhaliflerle bir araya gelip bir kapsayıcı hükümet modeli oluşturursa bu çatışmalar bitebileceğini bildiren Çelik, "Tel Rıfat, Münbiç gibi daha önceden beri vurguladığımız yerlerde terör varlığı görmek istemiyoruz ülkemize karşı faaliyet yürüten. Üçüncüsü, sınırımızdan 30 kilometre derinlik içerisinde bir terör varlığı görmek istemiyoruz. Suriye’nin içerisinde Suriye halkının hangi kesiminden olursa olsun sivil kayıpların yaşanmasını istemiyoruz ve tabii ki Türkiye’ye dönük bir göç dalgasının olmasını arzu etmiyoruz. Bütün tedbirlerimiz, kurumlarımızın çalışmaları bu şekildedir. Burada bir yayılmacılık anlayışı içerisinde olduğumuzu iddia eden bütün devletlere de bunu ifade ediyoruz, burada bunun en son söyleneceği, hatta hiç söylenmeyeceği ülke Türkiye’dir. Yani kimin ne yaptığını görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız burada bütün taraflara öncelikle Astana süreci formatında olmak üzere meseleyi beraber çözmek için bir irade ortaya koyulması gerektiğini, diplomatik çabanın ortaya koyulması gerektiğini ifade etmiştir ve bu çerçevedeki faaliyet bundan sonrasında da yürütülecektir. Ama muhalefet partilerinin grup konuşmalarında ortaya koyduğu yaklaşımların, Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük suçlamaların, hükümetimize dönük suçlamaların aslında birtakım başka devletlerdeki birtakım asimetrik odakların Türkiye’ye dönük suçlamalarıyla birebir benzerlik göstermesi maalesef çok üzücüdür” dedi.

Siyaset Haberleri

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “2024 yılında elektrik ve doğal gazda, mesken aboneleri için yaklaşık yüzde 60 oranında sübvansiyon uygulandı. Vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gazı daha ucuza kullanabilmeleri için 2...
Bakan Fidan: “Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’dan Şehitler için taziye mesajı
TİKA, Afganistan’da bin 100 öğrenciye kırtasiye seti ve okul çantası dağıttı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Türkiye’nin kredi temerrüt takası (CDS) primi gerileme yönündeki hareketini 2024 yılı içerisinde de sürdürerek Şubat 2020 seviyelerine kadar inmiştir"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “29 Kasım tarihli verilere göre KKM’nin toplam mevduat içindeki payı geçen yıl en yüksek seviyesi olan yüzde 26,2 oranından yüzde 6,6’ya gerilerken Türk Lirası mevduatın payı yüzde 57,3’e...
2025 bütçe görüşmeleri başladı
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon’a yurt dışına çıkışı yasağı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Temel politika belgelerimizde yer verdiğimiz üzere, istihdamın ve işgücüne katılımın artırılmasına yönelik adımlarla önümüzdeki üç yılda istihdamın yıllık ortalama 758 bin kişi artmasın...
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Eylül ayında toplam istihdam 33 milyonu aşmıştır. Dezenflasyon sürecinin ekonomiyi yavaşlatıcı etkisine rağmen 2024 yılının ilk üç çeyreğinde istihdamdaki ve iş gücüne katılımdaki artış...