Satır aralarında gizlidir ayrıntılar...
Açıklamalar, demeçler böyledir... Ama medyamız ne yazık ki sansasyona dönük başlıklarla kendi dertlerine düşer de memleket meselelerine biraz şaşı bakar!
İşte bu tür açıklamalardan bir demetle haftaya bakışımızı gerçekleştireceğiz.
İlk satır arası operasyonumuz AKP iktidarının çok mühimsediği bebek katili, İmralı sakininin açıklamalarının şifrelerini...
Bakınız, bebek katili eli kanlı teröristbaşı İlker Başbuğ Paşa’nın tutuklanmasının gerekçesi konusunda ne diyor. Apo rezaletinden satırlarla buyurun birlikte okuyalım:
“- Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yı bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar. Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘Bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ) tutuklanması da budur!”
Neymiş efendim İlker Paşa’nın tutuklanması?
Yorumu sizlere bırakıyorum!
Teröristbaşının bu sözlerini Milliyet haberleştirmeseydi bilemeyecektik. Başbakan aksini söylese de son yılların en önemli gazeteciliğine imza attılar.
Ama Başbakan çok öfkeli... Ne yazık ki bebek katilinin sözlerine değil, bu gazetemize yükleniyor. Başbakan, talimatını da veriyor medya patronlarına...
Sansür!
AKP’nin makyajı dökülüyor ya çare, sansür! Ne güzel demokrasi değil mi?
Devam edelim, satır arası şifrelere...
İmralı canisi ile yapılan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması halinde bunun bedelini Türkiye’nin ödeyeceğini sezemeyen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Bey, bedeli AKP’nin ödeyeceği iddiasında...
Ama Başbakan Yardımcısı Bozdağ Bey, başka bir itirafta bulunuyor! Bozdağ, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un iddianamede terör örgütü üyesi olarak nitelendirilmesinin malum davaların meşruiyetine gölge düşürdüğünü ilan etti. Bilginiz olsun!
* * *
Türk milliyetçiliğini ayağının altına(!) alan Başbakana tepkiler çığ gibi büyüyor. Türk dediğimizde hemen ırkçılık feryatları koparanlar beyhude telaşlanıyor. Türk milliyetçilerinin anladığı ve tarif ettiği milliyetçilik asla kabile milliyetçiliği değildir. Milliyetçiliğimiz, milletin hepsini kavrayan bir milliyetçilik anlayışından başka bir şey değildir. Onun için de “Ne mutlu Türküm diyene” diye haykıranlara boşuna öcü gözüyle bakmayın, olmaz mı?
Bu konuda Türk Ocakları’ndan Başbakana mesaj da gitti...
Son günlerde Türk milliyetçiliği ve Türklük kavramının haksız ve temelsiz bir saldırıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekilen mesajda şöyle denildi:
“- Şurası iyi bilinmelidir ki, Türk Ocakları, her türlü ırkçılığa karşı Türkiye’de bin yıldır süregelen kardeşliği savunmaktadır. Milliyetçilik anlayışımızı etnikçilik veya kabile milliyetçiliği olarak suçlamak insaf ve izandan mahrum bir yaklaşımın ürünüdür.
Veda Hutbesini çağrıştırarak milliyetçiliğin ve Türk milliyetçiliğinin ayaklar altına alındığını ifade etmek, millete ve milliyetçilik duygusuna açık bir haksızlık olmak bir yana Peygamberimizin sözlerini yanlış yorumlamaktır.”
İsmindeki Türk tartışılan bu tarihi ocağın yaşananlar karşısında izleyeceği tavır bana göre çok önemli... Türk milletinin kurtuluşuna şahitlik eden Türk Ocakları’nın sivil toplum olarak vebali büyüktür!
Neyse yine bir soruyla veda edelim ve sizlerden cevaplarınızı da alalım!
“- Siyasetle müzakeremiz sürer” diyen Başbakan, İmralı canisi ile müzakereyi mi kasdediyor dersiniz?
Şeyh Edebali ile yazımızı noktalayalım ve dostlara seslenelim; ama kibrin ne büyük illet olduğunu da hatırlatalım:
“- Eyy dost! Kibirliyle dost olma... Hâl bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün!”