AKP’nin atadığı Diyanet İşleri Başkanı’nın Fener Rum Patrikhanesi’ne yaptığı sözde tarihi ziyaretin (!) yansımalarına dikkat çekmek istiyorum. Özellikle milli kimliği ile tanıdığımız site ve gazetelerin bu görüşmeye “Tarihi” kimlik yüklemelerini de milli vasıflarına uygun bulmadığımı ifade etmek istiyorum!
Öncelikle bu ziyaret öncesi AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’in basına yansıyan sözleri de çok önemli!
“-Ruhban Okulu’nun kapatılması hataydı, açılmaması başka bir hata. Açılmaması için hiçbir yasal engel yok. Bu bir haktır… Milli Eğitim Bakanlığım döneminde devletin mekanizmaları, rezervi söz konusu olmasa, yetkim olsa 24 saatte açardım.”
İlginç bir tesadüf değil mi Diyanet İşleri Başkanı’nın ziyareti öncesi gelen bu Ruhban Okulu fetvası!
Gerçekten ne tesadüf!
1 Haziran 2012’de Orta Asya diyarlarında bir demeç patlatan Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamaları diyalogcuları hayli üzmüş olacak ki bu sözde tarihi görüşme gerçekleştirildi! Adı ne olursa olsun, bu görüşmenin iadeyi ziyaret olduğu açıklansa bile...
Kazakistan’da yaptığı konuşmasında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur” sözleriyle diyalogcuları epeyce sarsmıştı!
Malum günümüzde kutsallık kılıfıyla dinler birbirine dönüştürülmeye çalışılıyor. Hoşgörüden, barıştan söz edenlere samimiyetlerine göre eyivallah ama diyalogculara hiç aklım ermiyor!
Devam edelim; Diyanet İşleri Başkanı’nın Ruhban okulunun açılmasına dönüştürülen ziyaretine...
Evet; din adamları arasında diyalog (!) görüşmesi öyle bir hal almıştı ki gündem sadece ve sadece Ruhban Okulu idi. Yapılan açıklamaların hemen hepsi Ruhban Okulu ile alakalıydı.
Görmez Bey, din adamları arasında görüşmelerin bir diyalogdan başka bir anlam taşımadığını unutmuş, fetvayı patlatıyordu:
“- Her hangi bir dini topluluğun din adamlarını başka ülkelerde yetiştirmek bu ülkenin büyüklüğüne yakışmıyor.”
Sazı eline alan Patrik Efendi ise hemen sızlanmaya başlıyor!
“...Müteait defalar bize umut verildi. Maalesef Ruhban Okulları’nın tekrar açılması gerçekleşmedi. Altyapımız müsait. Eğer bugün açılırsa yarın faaliyete geçebiliriz.”
Görünen o ki Ruhban Okulu’nun açılması için kılıf hazırlayanlar Diyanet İşleri Başkanlığımızı da bu işin içine sokmak istiyor.
Habersizlerin haberi ola!
Bu iş bir tesadüf değildir, planlıdır!
Süreci hızlandırmak isteyenler işbaşındadır!
Çünkü verilen sözler vardır; BOP’culuk da bunu gerektirmektedir!
Bol kaymaklı baklava ikramlı görüşmeler sadece iki din adamının sohbeti ile kalmalıdır.
Asimilasyon, entegrasyon, izolasyon, adaptasyon bunlar Türkiye’nin değil bu aziz ülkeye birilerinin dayatmak istediği tuzaklardır!
İşte AKP Türkiye’sinden bir manzara... Malum azınlık vakıflarına mülkleri iade ediliyor. Edinilen bilgiye göre; bu mülklerden camiye çevrilenler de iade edilecek ve sayısı 63 civarında gösteriliyor. Yani AKP’nin azınlık mantığıyla bu camilerin statüsü değişecek ve bu camiler kilise statüsüne dönüştürülecek.
Yani camideki hilaller sökülecek, hilalin yerine haçlar dikilecek! Ayasofya cami olsun diyenlere duyurulur!
Milliyetçi Hareket’in Lideri Devlet Bahçeli Beyin konuyla ilgili hatırlatması ile yazımıza nokta koyalım:
“...Diyanet İşleri Başkanı’nın bile soydaşlarımızın kanayan yarası dururken, Fener Rum Patriğini ziyareti sırasında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasına göndermede bulunması ve sanki bu konu üzerine vazifeymiş gibi hareket etmesi doğru, yerinde ve hakkaniyetli bir tavır olmamıştır.
Türkiye’deki azınlıkların haklarını verme konusunda faal durumda olanların, insafları varsa dikkatlerini biraz da Batı Trakya’daki kardeşlerimize çevirmeleri ve çığlıklarını duymaları mutlak anlamda elzemdir.”