Sahil Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Ramazan Durmuş

Naylon Gazete!

29 Mart 2011 - 13:42 Yorum: 1

 

“Naylon gazete” mücadelesine ilk olarak Ulus Gazetesi’nin 1980 öncesi bir kampanyası ile tanık oldum. Başta Ankara olmak üzere birçok büyük kentte mantar gibi türeyen gazeteler ve Basın İlan Kurumu pastasından nemalanma adına gazete üzerine gazete çıkarılıyordu. Söz konusu gazete de gazete sayısının fazlalığından yakınan kampanyası ile oldukça ses getirmişti. Ama ne acıdır ki bu kampanyanın sonunda Ankara’da gazete sayısı da gazeteci sayısı da ağır darbe aldı!

İtiraf edeyim, o gazeteler bu gün yayınlanan bazı sözde gazetelere bakınca namus timsali idi.

Ankara’da 33 gazete vardı ve bu gazetelerde en azından fiili olarak çalışan 5-10 kişi bulunmaktaydı! Sadece benim de çalıştığım gazetede 12 kişi vardı ve bu kişiler meslek hayatlarının sonraki bölümlerini büyük (!) medya kuruluşlarında geçirmişler ve emekli olmuşlardır.

Yineden konumuza dönelim! Zaman geldi geçti bu gazeteler ekonomik çarkın içinde boğuldu. Bir yandan da birleşme sevdaları ile bir araya gelirken olan biz gazetecilere oldu. Ve günümüzde şimdi bir gazeteyi tek kişiye teslim eden patronlar, Basın İlan Kurumu gelirleriyle keyif çatıyor!

Evet, keyif çatıyorlar! Ankara’da 11 günlük yerel gazete var ama sadece birer ikişer kişi istihdam ediyorlar. Gerideki kadro hep naylon! Hep eş dost, hep tanıdık!

Bunları neden mi yazıyorum. 42 Gazeteciler Cemiyeti Başkanlarının katıldığı Başkanlar Konseyi toplantısında yayınlanan sonuç bildirgesinde, seçim döneminde artan “Naylon Gazete ve Gazeteciler”e dikkat çekilerek siyasi partiler ve adayları uyarılınca derdim azdı.

Daha birkaç gün önce MALATYA GÜNCEL’de kaleme aldığım yazımdan birkaç satırı “Naylon gazetecilik” ile mücadeleyi akıllarına getirenlere hatırlatmak istiyorum.

Bakın, neler yazmışım:

…Bakın uygulamalara ve gazeteciliğin esaslarına... Bir de “Biz gazeteciyiz” diyerek sapla samanı karıştıranlara bakın!

Basından şikayet edenler en başta kendileri yasa, yönetmelik dinlemiyorlar. Kevgire dönen Basın Kartları Yönetmeliği ile sanki ulufeymiş gibi sarı basın kartı dağıtılıyor!

Oysa, Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün ilgili yönetmeliğinde basın kartı verilme şartı şöyledir:

“- Gazetecilik dışında başka bir işinin bulunmaması şartıyla…”

Yönetmelik, devam ediyor:

“- Gazetecilikle birleşebilen işler dışında, resmi veya özel bir kuruluşta (Değişik ibare: RG-23/10/2010-27738) ücretli veya ücretsiz görev almaması, anonim şirketler ve kooperatiflerde ortaklık hariç herhangi bir kuruluşun sahibi veya ortağı olmaması, şarttır.”

Evet, naylon gazetecilik sadece seçim günü aslan kesilenler değil, masa başında gazetecilik yapanlar için de söz konusudur.

Sonra siyasetçilere de bir çift sözüm var. Kendi dünyasından, görüşlerinin kölesi insanların gazetelerine boy boy hatıra fotoğrafı çektiriyorlar ama satıp satmadığı konusunda hiçbir adım atmıyorlar. Oysa gazetenin basıldığı yere yapacakları bir başvuruda binlerce satan gazetenin 100 adet basıldığını görecek, gerçeği yakalayacaklardır. Ama onlar, gazete kağıdına yaldızlanan sözlerle yansıyan kağıt parçalarını baş tacı etmeye devam ediyorlar.

TGF’nin 33. Başkanlar Konseyi’nde naylon gazetecilik üzerine yapılan açıklamayı çok yetersiz bulduğumu açıkça ifade ediyorum. Naylon gazetecilikle mücadele edeceksek önce işe Ankara ve İstanbul’dan başlamalıyız! Tek kişi çalıştırıp 30’larla ifade edilen kadroları olduğu için övünenlerden hesap sormalıyız!

Bu arada hemen Federasyon yetkililerine de 24 SAAT Gazetesi’nin akibetini soralım da detayı kendileri versinler!

Ve, sakın beni kimse yanlış anlamasın. Onlar, 100 kişi de okusa bulundukları kentlerde önemli bir yerel gazeteciliğe imza atıyorlar. Ben bu inançtayım. Ama başta Ankara olmak üzere büyük kentlerimizde 5 bin gazete baskısı gösterip 500 basan ama kimsenin haberdar olmadığı gazetelerle de mücadele edilmesinden yanayım.

Ben, Anadolu basını önünde şapka çıkarıyorum. Benim sözüm büyük kentlerde naylon kadrolarla yayınlanan sözde yerel gazeteleredir.

42 Başkanın bir araya geldiği bu önemli toplantıların Türkiye’de gazeteciliğin sorunlarına neşter vurmasını o kadar çok isterdim ki... Sorunumuz sadece birkaç çarpıp kaçan gazete ve gazeteci değil, sorunumuz büyüktür ve mühimdir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI