Doğu ve Güneydoğu gerçeğinden kopuk medya kalemşörleri sazı yine ellerine alıp yeni ifşaatlar derliyor. Milliyetçi Hareket ile ilgili haberler çarpıtılarak ilgili ilgisiz konular üzerinde bilmeden ahkâm kesiliyor. Herkes bir anda uzman kesiliyor.
Konuya girmeden önce son dönemlerde Güneydoğu Anadolu’muzda bazı aşiretlerin BDP’ye geçişiyle ilgili haberlere dikkatinizi çekmek istiyorum.
9 Mayıs tarihli gazete haberlerine şu not düştü:
“- Geçmişte PKK ile mücadeleye katılan, ancak 3 ay önce koruculuğu bırakan Meman aşireti BDP saflarında yer alma kararı aldı.”
Bu ve bunun gibi gelişmeler Güneydoğu’da zaman zaman yaşanıyor. Devletin izlediği yanlış politikalar yüzünden bölge insanı şaşkın.
Tüm bunları MHP’den BDP’ye geçişle ilgili abartıya dikkat çekmek için yazdım.
“Meyveli ağacı taşlarlar” misali Milliyetçi Hareket üzerinde yazılı ve görsel medyamızda akıl almaz yorum haberler yer alıyor. Son, Van’ın Başkale ilçesinde yaşanan olay da bunlardan biri…
5 yıldan beri MHP ilçe başkanlığı görevinden yönetimi ile birlikte istifa edip BDP’ye geçen Ömer Bozkurt kimdir, kısaca göz atalım.
Ömer Bozkurt; bölgede koruculuk yapan Ertuşi aşiretine mensuptur ve Başkale’nin bir önceki AKP’li Belediye Başkanının da yeğenidir.
Ömer Bozkurt; siyasete yaklaşık 13 yıl önce CHP’de başladı ve 9 ay da CHP Başkale İlçe Başkan Vekilliği görevinde bulundu.
Bunların ötesinde Başkale gibi bir yerde MHP’li olmanın bütün zorluklarını ve onurunu yaşamak da her babayiğidin harcı değildir.
Eski MHP’li yeni BDP’li Bozkurt’un aşiretine bağlı korucularla birlikte BDP saflarında yer almasının asıl sebebi ise “Can güvenliği”dir. Bunu da bir gazetedeki açıklamasında itiraf ederek şunları söylemiştir:
“-Köyümden, terör yüzünden göç ettim. CHP’de başladığım siyasete 5 yıldır MHP’de devam ettim.
Başkale BDP’li. Bir biz farklıydık. Karanlık çökmeden eve gidiyor, gece uyuyamıyordum. Birilerinin gelip beni götürmesinden korkuyordum. Artık korkmadan uyuyorum. Herkes hangi partideyse biz de oradayız!”
Bu gerçekler karşısında anlı şanlı matbuat kalemşörlerinin, attıkları şu başlıklara bir kere daha dikkatinizi çekmek istiyorum:
“-Türkiye’de bu da oldu dedirten MHP’den BDP’ye geçişin nedeni ne?”
“-Türkiye siyaset tarihinde bir ilk yaşandı!”
“- Bir uçtan ötekine transfer!”
“- Şok! BDP’ye geçtiler”
“- Vanlı Ülkücüler BDP’ye geçtiler!”
“-MHP’den BDP’ye geçtiler! MHP’de kaset skandalları partiyi adeta bitirme noktasına getirdi!”
“- Siyaseti ters düz eden tercih!”
“- MHP teşkilatı partilerinden neden istifa etti ve neden BDP’yi seçti?”
Midelerinizi daha fazla bulandırmayalım. Milliyetçi Hareket düşmanlığı ancak bu kadar olur. Pes doğrusu, daha neler neler yazıyorlar.
Bu haber görülüyor ki tamamen provakatif. Adamı ben canlı yayında dinledim. Söyledikleri bunlar değil. Adama zorla kaset soruldu.
Milliyetçi Hareket ile ilgili bu tür haberlerin her zaman olacağını, provakatif haberlerin mantar gibi üretileceğini iyi bilmemiz gerekiyor.
Şimdi bir örnek daha vermek istiyorum. Hiç unutmam, 1970’li yıllarda idi. Müthiş CHP-AP çekişmesinin yaşandığı yıllar... Hadisenin yaşandığı yer, doğup büyüdüğüm beldem Polat...
Namı diğer “Fakir Başkan” rahmetli Mevlüt Demiralp; CHP’den Belediye Başkanı seçiliyor... O zamanlar öylesine bir İsmet Paşa’cılık var ki gerisi laf-ı güzaf... Sonra ikinci dönem, yeni bir seçim süreci... CHP bu kez başka aday gösteriyor. Herkes üzgün…
Adayı olmayan tek parti MHP...
Polat; Mevlüt Demiralp’i tercih ediyor ama koyu Halk Partili yani İsmet Paşacı Mevlüt Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi’nden aday olarak seçime giriyor. Seçim sonucu; Polat, MHP’li Belediye Başkanı Mevlüt Demiralp’e kavuşuyor! Ama Mevlüt Başkan’ın Milliyetçi Hareket’teki serüveni fazla sürmüyor... Ardından istifa ve CHP’ye dönüş...
Unutmam; MHP’li Başkanın CHP’ye geçişi o dönemin ulusal gazetelerinde önemli bir haber olmuştu. Daha çok magazin haberlerini ilk sayfasına taşıyan Günaydın gazetesi bile haberi birinci sayfaya taşımıştı.
Evet, işte böyle...
Saldırılar karşısında sesimizi yükseltmek durumundayız. Milliyetçi Hareket’e ve Ülkücü Camiaya az ya da çok emek vermiş, kıyısından köşesinden emeği geçmiş herkesin biri birine ve davasına kenetlenmesi zorunluluğu artık kaçınılmazdır. Bu nedenle Ülkücü Hareket ve Milliyetçi Hareket üzerinde dedikodu yapanların ipliğini pazara çıkarmak da vazifemizdir. Şimdi yapılacak iş, 12 Haziran’da sandık başına gidip oyumuzu tüm kararlılığımızla kullanıp Milliyetçi Hareket’siz Türkiye olmayacağını göstermemizdir.
Aklını Milliyetçi Hareket ile bozanlara da bir çift sözümüz var!
Başınıza Milliyetçi Hareket kadar taş düşsün!