Sıcak gündeme yetişmek mi asla... Bilgisayarın başına oturduğumda yine canlar yanıyor, yine nice yiğitlerimiz toprağa düşüyor. Kaçırılan öğretmenlerimize her saat bir yenisi ekleniyor. Güneydoğu’da kontrol elden çıkmadan gerekli tedbirler acilen alınmak durumunda...
Terör sarmalı içinde ben bu gün Milli Eğitim’de neler oluyor; ona bakmak istiyorum.
Malumunuz yeni bir Bakanımız var!
İcraatları peşpeşe ve önemli...
Bir yandan Atatürk ilke ve inkilâplarının öğrenilmesine taş koyuyor. Bununla da kalmayıp Cumhuriyet ilkelerini de bertaraf ediyor.
Evet, yayınlanan bu genelge terör ve siyaset gündemi içinde görmezlikten geliniyor. Ancak bu ciddi konuyu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Mevcut 3797 sayılı yasaya göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevleri şöyle idi:
Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin milli, ahlaki, manevi, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaş olarak yetiştirmek üzere, Bakanlığa bağlı her kademedeki öğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine ait bütün eğitim ve öğretim hizmetlerini planlamak, programlamak, yürütmek, takip ve denetim altında bulundurmak...
Kime ne dokundu ki bu madde gitti, yerine şöyle garip bir ifade geldi:
Okul öncesi, ilk ve orta öğretim çağındaki öğrencileri bedenî, zihnî, ahlakî, manevî, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştiren ve insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim programlarını tasarlamak, uygulamak, güncellemek; öğretmen ve öğrencilerin eğitim ve öğretim hizmetlerini bu çerçevede yürütmek ve denetlemek.
Bu değişiklikle Bakanlığın görevleri arasında yer alan “Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı öğrenci yetiştirme ve Cumhuriyetin niteliklerini benimsete” yasadan çıkarıldığına göre hangi ilkelere göre öğrenci yetiştirileceğinin muğlak ifadelerle geçiştirilmesi doğru değildir.
Bakın, kitaplardan Atatürk resmini kaldıranlar aşağıda örnek vereceğim tiplere cesaret veriyorlar...
Hem “Mazlum”ların Başkanı...
Hem “Avukat” ünvanlı bir hukukçu...
İşi gücü bırakmış Türk’ün Ata’sına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatıyor... Bununla da kalmıyor “Andımız”a takılıyor! Öyle ya Türk’üm, doğruyum, çalışkanım demek zoruna gidiyor!
Kim mi bu insan... Dedik ya hem “Mazlum” Başkanı, hem de bir avukat... Ölüsüne bile saygı göstermeyen bir fani… Adı Ömer Sinikan…
Şanlıurfa’da Mazlum- Der Şube Başkanı Avukat Ömer Sinikan, yaptığı açıklamada Atatürk için “Ölmüş gitmiş bir komutan” ifadesini kullanma cüretini gösterirken ölmüş bir insana bile açık açık saygı göstermiyor. Bu zat bununla da kalmayıp “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan Andımız için, “Her sabah okullarda okutulan andın öğrencilere yönelik dayatma olduğunu” savunabiliyor.
Evet bu zat, Atatürk düşmanlığını alenen ifade etmekte beis görmüyor. Bu zehrini akıtırken yanında ise 3-5 arkadaşı ile sözde protesto gösterisi yapıyor.
O beyzade iyi bilsin; Türk çocuğu ilelebet Andını haykıracak Türklüğünü iftihar vesilesi olarak göğsünü gere gere söyleyecektir.
Şimdi toplumda böyle insanlar olduğu müddetçe Türk Milli Eğitim Teşkilatı’nın Atatürk ilkelerini de, Cumhuriyet’in ilkelerini de Türk insanına en iyi şekilde öğretme mecburiyeti orta yerde durmaktadır. Ortalığı tozduman ederek göreve başlayan ve kararname dayanmayan Bakan Beyin hatalarına dur denilmek zorunluluğu vardır. Ben yaptım oldu bitti mantığıyla devlet yöneteceğini sananların gerçekleri görmesi temennimizdir.
Yeniden Yüce Atatürk’e dil uzatan o zata son sözümü Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (SAV) bir hadisi ile noktalıyorum:
“-Ölülerinize sövmeyiniz” (Buhari, Cenâiz 96)