23 Nisan; dünyada çocuklara hediye edilen tek bayram...
Hediye eden; Mustafa Kemal Atatürk…
Bu çocuklar, bizim çocuklarımız...
23 Nisan; Türk milletinin karanlıktan aydınlığa kavuştu gün...
23 Nisan; milletin namus, onur ve şeref günüdür.
19 Mayıs; iftihar edilen, güvenilen gençliğin bayramının adıdır.
Gençliğe, Cumhuriyeti kuranların inancının günüdür.
19 Mayıs; hürriyete atılan adımdır.
19 Mayıs; Türk gençliğine verilen bir meşaledir.
19 Mayıs; sönmeyen bir ateştir.
29 Ekim; Türk milletinin kendi kendisinin efendisi olduğu gündür.
30 Ağustos; Türk’ün ateşle imtihanının adıdır.
30 Ağustos; Türk’ün yeniden dirilişinin adıdır...
Türk milletinin hafızasında iz bırakan bu şanlı tarihleri, milli bayramlara dönüştürerek kutlamak da elbette hakkımızdır...
Yukarıdaki dizeler hainlere isyanımın satırlarıdır ey Türk evladı!
Başlık açık ve seçik; milli bayram düşmanlığı aslında Mustafa Kemal Atatürk ve Türk düşmanlığının adıdır!
Ne yazık ki bunların başı ezileceğine giderek zehirini akıta akıta Anadolu’yu sarmalamaktadır...
Öyle bir şok yaşadım ki, öfkem dinmez...
Duyduğumda kendi kendime mırıldandım durdum...
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin.
Körpe beyinlerin kıvılcım çakan haykırışlarını hatırladım yaşadığım şokta... Mırıldandım, mırıldandım durdum bu marşımızı...
Bir genç kızımız, Ankara Metrosunda, yaptığı bir iş görüşmesini anlatıyordu arkadaşına heyecanla...
Anlaşılıyordu ki, o da KPSS denilen illetin savurduğu öğretmen diplomalı bir canımız...
İş için gidip görüştüğü kişi öylesine canını sıkmış olmalı ki, her halinden belli oluyordu...
Hüzün doluydu...
Görüntüsü ile orta halli bir giyim tarzını benimseyen, başı açık bir yavrumuz...
İş görüşmesine gittiği özel eğitim (!) kurumunda, yetkili almış sazı eline!
“- Bu okulda en gösterişli mekyajı ben yaparım!”
“- Etek boyunda diz altı bile normal değil!”
Heyecanla anlatıyor, anlatıyordu ki bomba söz ağzından çıktı ki; sarsılmamak, hayıflanmamak elde değil.
“- Biz 19 Mayıs’ı kutlamayız!”
“- 23 Nisan’ı da çocuk bayramı diye kutlarız!”
Allah... Allah... Kulaklarıma inanamıyorum, duyduğum sözler karşısında ama o kızımız, gözleri faltaşı gibi açılmış anlatıyor, anlatıyordu... Tam bir şok!
Milli egemenlik, umurunda değil bu zihniyetin... Gençliğin bayramı ise hiç ama hiç umurlarında değil...
Aziz Atatürk’ün gençliğime armağan ettiği bayramları inkar eden bu zihniyete bildiğim tküm bedduaları göndermeye başladım!
O yüce Türk, Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği Türkiye’nin düştüğü duruma isyan ettim! Mırıldandım, mırıldandım, durmadan...
T. C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolünde olacaksın ama bir milli bayramı kutlamayacaksın! Sonra bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olacak!
Bu yazı; bir dönem kısa bir süre de olsa yakından tanıdığım kıymetli Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı Beye çok acil haykırışımdır.
Son yakarışım; elbet Türk’e de güneş bir gün ufuktan doğacak ve o günleri göreceğiz hep birlikte inşallah...