Bir sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla organize edildi... Sonra başta Ankara olmak üzere Türkiye’nin her yerinden binlerce insan şehit edilen 13 Mehmetçiğimiz için haykırdı: Şehitler ölmez, vatan bölünmez.
Ankara’da Kızılay Meydanında toplanan binlerce insanımız Anıtkabir’e, Atatürk’ün manevi huzurunda idi. Ankaralı vatanseverler; sessiz kalanları, Kandil’i hainlerin başlarına yıkmayanları, artan şehit sayısına rağmen dumura uğrayan kesimleri Ata’sına şikayet ediyordu.
Gruptaki bir kişi, şehit olan 13 askerin isimlerini tek tek okuyordu... Şehit askerlerin isimlerini duyan vatandaşlar da hep bir ağızdan “Burada” diye haykırıyordu.
Yürüyenlerin çoğunluğu Bozkurtlardı... Grup grup katılanlar kendi sloganlarını atıyordu ama yürüyüş anında artık tek ses olmuşlardı; haykırıyorlardı:
“- Şehitlerimizi hatırlatacağız! Unutturmayacağız!”
“- Şehitler ölmez, vatan bölünmez.”
“- Ankara uyuma, şehidine sahip çık.”
“- Meclis'te PKK istemiyoruz”
“- Ne mutlu Türküm diyene.”
“- Hepimiz askeriz PKK’ya yeteriz.”
“- Mustafa Kemal’in askerleriyiz.”
“- Dişe diş kana kan intikam.”
Caddeden Anıtkabir’e dönüldüğünde coşkulu kalabalık hep bir ağızdan 10. yıl Marşı’nı haykırıyordu. Çünkü biraz sonra Atasının huzuruna çıkacaktı, alnı ak olmalıydı.
Şehitlerimizi unutturmamak adına ben de en önde haykıra haykıra yürüdüm Anıtkabir’e kadar... Bir elimde de bayiden aldığım Gazetem Günboyu ile birlikte...
Yürüyüşe katılan grupların iktidar partisi AKP’nin Çankaya Örgütü binası önündeki sloganı duyarsızlığa isyandı. Yürüyüşçüler, Mehmetçiğe sınır dışı operasyon verilmemesini de eleştiriyordu.
Bu şikayetçilerden biri de Atsız Gök-Börü Türkçü- Turancı Federasyonu Genel Başkanı İbrahim Özmen’di.
Teröre lanet yağdırılan yürüyüşte hemen önde gazilerimiz ile birlikte Anıtkabir’e kadar yürüyen İbrahim Özmen Bey’in Kızılay Meydanı’ndaki basın bildirisine bu yazımda dikkat çekmek istiyorum.
Bildiri okunduğunda acaba fotokopisi var mı diye sayın Başkana sormamla bildiriyi elimde bulmam bir oldu. Sonra diğer meslektaşlarım istedi bildiriyi...
Hani ümitvar değildim bu bildirinin gerektiği gibi değerlendirileceğinden ama miting alanını bırakıp koştum fotokopi için. İzmir 2 Caddesi ile GMK Bulvarının bitiştiği köşedeki büfeci, heyecanım karşısında bolca fotokopi çekti ama bu da benim şehitlerime katkım diyerek ücret bile almadı. Sonra döndüm ve Anıtkabir’e yürüyüşe kadar gördüğüm meslektaşlarıma aşağıda bazı bölümlerini sizlere de aktaracağım bildiriyi dağıttım.
İşte İbrahim Özmen Başkanın okuduğu bildiriden satır başları:
“… Vatan uğruna ölmek Türk için düğündür, bayramdır. Yeter ki Türk yurdu ve Türk ırkı sağolsun!
Haçlı Batıya taşeronluk yapan ve bu ülkenin vatandaşı olan Kürtleri de biliriz. Olmayan bir kardeşliği tesis etmek için Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da bir ve beraber olarak omuz omuza düşmana karşı birlikte savaştık yalanları tarihe yalan söyletme namussuzluğundan başka bir şey değildir.
Biz Kurtuluş Savaşı’nda Haçlı Batıyla vuruşurken bize kardeş yapılmaya çalışılan soysuzlar sürüsü oturduğu İngiliz kucağından Türk’ün toprakları üzerinde hesaplar yapıyordu.
Kan bağı dışında icat edilen kardeşliklerin hepsi kocaman bir yalan ve Türk’ü sırtından hançerlemek için hazırlanan bir tuzaktır.
Ey Türk Milleti! Mezopotamya çöplüğünün sürüngenleri senin kardeşin değildir, olamazlar.
Senin kardeşlerin; Güney Azerbaycan’da İran zulmüyle inim inim inleyenlerdir. Senin kardeşlerin; Kerkük’te, Musul’da Kürt ve Arap cellatlarınca kurbanlık koyun gibi boğazlananlardır. Senin kardeşin; Azerbaycan Türküdür, Kırım Tatarıdır, Türkmen’dir, Özbek’tir, Kırgız’dır, Kazak’tır, Uygur’dur, Yakut’tur, Gagavuz’dur.”
İbrahim Başkan; Türk’ün ekmeğini yiyip sırtından hançerleyenlerin kardeş olmadığına dikkat çekerken AKP iktidarının ilan edilen demokratik özerklik karşısında “Bu Türk yurdunun bölünmesi, Türk Devletinin parçalanması demek değil midir? Bu memleketin iktidarı nerededir. Anayasal suç olan özerklik ilanını yapanlar neden tutuklanmazlar” diye soruyordu.
İbrahim Başkan, dertliydi, haykırıyordu sloganlar arasında:
“- Olanları görmüyor musunuz, Türk’ün sesini duymuyor musunuz? Yoksa yine Ankara’nın şerrinden Haçlı Batının başkenti Brüksel’in şefaatine mi sığınmaktasınız?
Bu size son uyarıdır. Bu uyarıya kulak asmazsanız Türk milleti meşru bir hak olarak; Ya devlet başa, ya kuzgun leşe diyecektir.”
İbrahim Başkan’ın, Filistinlilere ağıt yakanlara da bir çift lafı vardı:
“- Hain Kürt terörünün kıydığı canlar Müslüman değil mi? Türk askeri değil mi? Şehit edilen Türk çocukları ana kuzusu, vatan evladı değil mi? Hani vatan için tutulan bir saatlik nöbet bin yıllık ibadetten daha makbul değil miydi? Filistin’e ağıt yakanlar sorarım sizlere bu sessizliğin, bu vurdumduymazlığınız niye?
Sizin riyakarlığınızdan iğreniyor ve Türk milletinin milli mukaddesatına karşı sergilediğiniz haysiyetsizliği lanetliyoruz.”
Evet başta Ankara olmak üzere dalga dalga tüm yurda dağılan teröre lanet mitinginde Türk milleti bir kere daha dünyaya haykırıyordu:
Yine çıkarız Samsun’dan…
Yine ineriz düşmanın başına yıldırım gibi...
Yine görürüz birikmiş bütün hesapları...
* * *
ÖNEMLİ NOT: Milli duygu ve düşüncelerimiz önceliğimizdir. Milli duygularımız hele de şehitlerimiz üzerinden hesap peşinde koşanları Türk milleti de ben de asla affetmem.
Şeker Hoca'nın açıklamalarına her Türk imza atar. Ama bu açıklamaların şova dönüştürülmesine kimse razı olmaz.
Şeker Hoca için tüm övgü dolu satırları geri alıyorum. Olayların gelişimi konusunda geç haberdar olmanın şaşkınlığını yaşıyorum. Affola...