Malatya'mızın yıllardır dalkavuklar ile başı bir hayli dertte.
Devlet kurumlarımızın başı boşluğu, makam sahiplerinin beceriksizlikleri,
bazı üç harfli gazetecilerin güzellemeleri neticesinde, insanlarımız her konuda ne yazık ki mağdur ediliyor. Lakin kimse gerçek tabloyu görmek, yahut duymak dahi istemiyor.
Memleketin ve kurumların sorunlarından bi-haber yaşayan (Milletvekillerimizin, Belediye Başkanlarımızın, Rektörlerimizin, Valimizin, Kaymakamlarımızın) keyifleri bir hayli yerinde olsa gerek; koltuklarından dahi kalkmıyorlar. Halkımızın içinde dolaşmıyorlar, başında oldukları mevcut kurumları dahi denetlemiyorlar.
Beyzadelerimizin nasıl olsa aylıkları yatıyor.
Kim ne yapsın Malatya'yı!
Birde bunlara ne idüğü belirsiz, herkese yanıp sönen bozuk ampüllerin, dalkavukların, söyledikleri eklendi mi açın vanaları hep beraber uçuyoruz repliği geliyor aklıma.
Bazı gazetecilerde bütün sorunlar halledildi, kaysı uçuşa geçti, üniversitelerimiz ödüle doymuyor başlıkları attı mı ooo hayat yöneticilerimize adeta "lorke lorke" oluyor.
Yalnız gelin görün ki dostlar! Komşunun evi taziye yeri damat beyler halay çekiyor.
Dalkavuklar sırf yöneticilere şiirin gözükmek, çocuklarını işe yerleştirmek, makam koltuğu elde etmek adına sürekli gerçekleri çarpıtıyorlar. Yani olmayan şereflerinden onur biçiyorlar. Olan hep halkımıza oluyor.
İnsanları hedef tahtasına koymak karakterim gereği hiç sevmediğim bir konu olduğundan, bazı konulara değinmek dahi istemiyorum. Yalnız açık ve net bir şekilde ifade etmeliyim ki;
Garibin sesini kimse duyulmaz sanmasın. Semada yükselen nidalar vardır.
Bazı veballer ağır olur, hesabını veremezsiniz!
Yöneticilerimiz ne kadar kendilerini överlerse övsünler görünen o ki;
Malatya iyi yönetilmiyor!
Malatya sahipsizdir!
Malatya Basınında bu kadar (yolsuzluk, hırsızlık, stokçuluk, cinayet, madde bağımlılığı, dayı, yeğen, abla, bacı, kadrolaşmaları, sayısız usulsüz satıştay raporları yayınlanacak ) ve susacaksınız.
Sonra çıkıp birde millete adalet, demokrasi dağıtacaksınız.
Gelde gülme kime ne diyelim...
Malatya Adliyesinde bulunan (Savcılarımız, Hakimlerimiz) zaten farklı coğrafyalarda yaşıyor. Onlara lügatte söylenecek söz dahi bulamıyoruz.
Herşey bir tarafa eski zamanlarda yazılan bir hikaye günümüzdeki durumu özetler niteliktedir.
Zamanın birinde bir padişahın soytarısı varmış. Padişahın bir dediğini iki etmezmiş. Padişahın morali bozulduğu vakit her türlü şaklabanlıkla padişahı güldürürmüş. Padişah nereye o oraya gidermiş. Her hapşırdığında padişahım çok yaşa dermiş.
Sarayda çalışan hizmetkârlar ve halk zorluklar içinde yaşarken padişah soytarısı sürekli padişahım her şey yolunda diyormuş.
Sarayın hizmetkârları ve yöre halkı artık bu duruma isyan eder hâle gelmiş. Soytarı olarak bilinen, dalkavuğu şikayet için padişahın huzuruna zuhur etmişler.
Padişahım! Dalkavuk size sürekli yalan söylüyor, vallahi perişanız, artık nefes alamıyoruz. Gerçekleri görün devletli sultanım uyanın demiş.
Padişah soytarısını yanına çağırır. Seni gidi köftehor soytarı seni resmen koynumda yılan beslemişim der.
Sonra vezirine talimat verir. Dalkavuk hücreye atılır.
Aradan bir kaç ay geçer dalkavuk hâlâ içerde. Her şey yolunda gidiyor. Lakin Padişahın bu duruma daha çok canı sıkılıyormuş. Padişahı yalanları ile güldürecek, padişaha şaklabanlık yapacak kimse etrafında kalmamış. Vezirine talimat vermiş. Askerlere söyle dalkavuğu hücreden çıkarsınlar diye talimat vermiş.
Vezir: Padişahım nasıl böyle bir şey yaparsınız. Dalkavuk yalancının teki halkımıza bu durumu izah edemeyiz.
Padişah: Sorma vezirim sorma bende biliyorum. Lakin bu aralar çok canım sıkılıyor. Dalkavuk yalan söylüyor ama yalanları çok hoşuma gidiyor demiş.
Demem odur ki dostlar ne bu memlekette dalkavuklar ne de padişahlar biter. Padişahlardan ricamız dalkavuklarınızı yanınızdan eksik etmeyin. Yalnız gerçekleri görün, hizmetkârlarınıza ve halkınızın sesine kulak verin.
Malatya'mın güzel insanlarına,
değerli takipçilerime selam olsun.