ehir merkezi neredeyse yok olan Malatya!
Eskisi yenisi, bakırcısı, kayısıcısı, kısacası
bütün çarşı pazarı yerle yeksan olan Malatya!
Kolonu patlamadık ev-iş yeri kalmayan; patlamadıysa bile duvarı, kirişi merdivenleri, çatıları kullanılamaz hale gelen Malatya!
Ticari ve sosyal hayatı biten Malatya!
‘Minaresi sağlam mı?’yı geçtik, neredeyse ibadet yapacak camisi kalmayan yine Malatya!
Tüm bunlardan sonra doğal olarak en fazla göç veren Malatya !
Ama gel görki en az konuşulan Malatya!
Yaygın basında en az süre alan Malatya!
Acıları mukayese etmek, yarıştırmak gibi bir yanlışa elbette düşmedik, düşmeyeceğiz.
Kahramanmaraş da bizim, Hatay da bizim, Adıyaman da…
Fakat…
Düşmüşse bile ‘düştüm’ diyemeyecek kadar derdiyle bir başkasını üzmek istemeyecek derecede hassas düşünen, depremden dolayı gittiği zorunlu misafirliklikler de bile utana sıkıla kalacak kadar Anadolulu duruşu olan,
Yaşanan durum itibariyle mecburi olmasına rağmen, tıpkı sevgilisinden ayrılan bir aşık gibi, giderken şehriyle mahcup bir şekilde vedalaşacak kadar kadir şinas, gittiği uzak şehirlerde sık sık kalabalıklara karışıp kuytularda bir başına göz yaşını içine akıtacak kadar mahcup acısını yaşayan bu insanları sesi az çıkıyor diye unutmak, senin acın daha az demek, en hafif tabiriyle aymazlık, utanmazlık!