Adana’da yer yerinden oynasa da...
Milliyetçi-ülkücü vatanseverler vatan diyerek tavır gösterseler de...
Bölücüye inat, teröriste inat, küresel tezgâhlara inat, Başbakan ve canibaşı dostuna nispet Adanalılar vatanın safında yerini asla da...
İnanç ve cesaret; hainlerin, haramzadelerin, haramilerin, haçlıların, hamiyetsizlerin, haddini bilmediklerin ve harabe zihinlerin mağlubiyetini müjdelese de...
Teröristlerle helalleşme kuyruğuna girenler sinip titrese de...
Canilerin tövbe etmeleri halinde affını dillendirenler sinse de...
Bebek katilini bebek bakıcılığı gibi masum bir konuma terfi ettirenler titrese de...
Vatan için çarpan yürekler Adana’yı inletse de...
Görüyoruz ki; eli ayağına dolaşanlar, dili peltekleşenler, korkuya kapılanlar, beti benzi atanlar ve şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen AKP yöneticileri, Milliyetçi Hareket’in mitinglerini Türk insanına izlettirmemek ve okutmamak için seferber...
Bursa ve İzmir’den sonra Adana’da Türk milletinin şaha kalkışını görenler, meydanları şereflendiren milliyetçi - ülkücü vatanseverleri küçültmek ve meydanlardaki katılım düzeyini düşük göstermek için AKP ve menfaatperest ortakları her yolu adımlıyorlar.
Devlet Bahçeli Bey’in de dediği gibi, güneşi balçıkla sıvamak artık mümkün değil.
Yeni bir destan yeniden Adana’da yazıldı. Türk milletinin dirilişini ve direncini görmek isteyenler mutlu oldu; ancak alıp tirajını artırdığımız gazeteler, uyutan programları ile evimizde konuk ettiğimiz televizyonlar bu şahlanışı yine görmedi.
Vatanımızı parsellemeye ve ihaleyle satışa çıkarma hazırlığı yapan çapulculara sessiz kalmayacağımızı haykırsak da...
Şehit yadigârı bu kutsal toprakların ona buna peşkeş çekilmesine rıza göstermesek de...
Vatanın parçalanması için İmralı açık artırımında ellerini ovuşturan kalleşlere geçit vermesek de, iktidarın nimetlerinden beslenen Türk (!) medyası sağırdır, dilsizdir, kördür!
Bir kutu gıda paketi, birkaç parça giyecek evine gelen sessiz yığınlara ne yaparsak yapalım Milliyetçi Hareket’in etkinlikleri örtbas ediliyor.
Bir genç gazetecinin feryadını unutamıyorum:
“- Ağabey gazetecilik sizin döneminizdeydi. Şimdi habere çıkarken patrona ters gelecek haberlerden uzak durmamız için sıkı sıkı tembihleniyoruz!” sessiz yığınlara b
Kamuoyu yoklamasından söz edenler yüz binlerin haykırışına sessiz kalıyorsa yapacağımız artık bir şey vardır...
AKP’nin ve yandaşlarının ipliğini pazara dökmek...
Bunun için de vatan, millet diyenlerin harekete geçmesi artık kaçınılmazdır. Türk milliyetçilerinin güçlü bir gazetesi, güçlü bir televizyonu mutlaka olmalıdır.
Milyonlar meydanlara akın akın geliyorsa medyada yaşanan bahtsızlığın adını koymak kolaydır. Ben değil biz olarak hareket etmek... Türk milletine kötüye gidişi anlatmak için 10 binlerde tiraj yetmez... Türk milletini uyandırmak için maddi güçsüzlükler içinde çırpınan birkaç televizyon kanalı yetmez. Daha ama daha güçlü olmak durumundayız.
Vatanına, bayrağına ve milletine sahip çıkacağını; bölücülere ve zalimlere haddini bildireceğini haykıranlar görmemezlikten geliniyor.
AKP yönetimi altındaki tel tel dökülen Türkiye’den sessiz çoğunluğun mutlaka haberi olmalıdır. Ekonomik durumun içler acısı olduğunu sessiz çoğunluk bilmelidir. Başbakan’ın büyüdük, geliştik ve zenginleştik hikâyelerinin karın doyurmadığı da anlatılmalıdır. Başbakana her şeyin tozpembe olmadığı gösterilmelidir.
Devletin neyi var neyi yoksa çarçur ediliyor, elden çıkarılıp yandaşlara, hımbıllara, tembellere, kolaycılara ulufe gibi dağıtılıyor da bizler bunu Türk milletine duyuramıyorsak vebalin en büyüğü bizim boynumuzdadır.
Türkiye’nin önü aydınlanacaksa, bu devran sona erecekse daha fazla geç kalmadan Türk milliyetçilerinin ortak sesi gazeteler ve televizyonlara kavuşmak ve kavuşturulmak durumundayız.
Çünkü, Türk’ün son kalesi Türkiye’de tehditler birikti, tehlikeler yığıldı ve endişeler yoğunlaştı. Bin yıllık kardeşliğimiz eziyete ve ezilmeye maruz kaldı. Türk milletinin birliği, Türk vatanının tekliği, Türk devletinin devamlılığı saldırı ve suikastlara uğradı. Türk olmak suçlu, milliyetçi olmak sakıncalı, vatanperver olmak mahsurlu ilan edildi. Türkiye’yi yıkmak, Türk milletini bölmek, bin yıllık hukuku 36 parçaya dilimlemek için pazarlıklar yapılıyor. PKK katilleri dağlardan şehirlere iniyor ve pusuya yatıyor. Kan dursun, barış gelsin, silahlar sussun sözleriyle bebek katillerinin değirmenine su taşınmaktadır. Unutmayalım ki, Türk milletine balon gibi şişirilen süreç denen şey; hezimettir, hiziptir, gözyaşıdır, yıkımdır, çöküştür, çürümedir ve Türk milletinin inkârıdır.
Tüm bunlar olup biterken görmemezlikten gelmek, sessiz kalmak ve harekete geçmemek körlük, sağırlık ve dilsizliktir!
Biraz da “Vatan” mitinginin gidişatından söz edelim...
Devlet Bahçeli Bey’in mesajları netti ve yerini bulan sözlerdi...
Özellikte masa başı araştırmaları ile kamuoyu bulamayan iktidar güdümündekilerin kör gözlerinin, sağır kulaklarının duyması için Adana İstasyon Meydanı’nı dolduran milliyetçi ülkücü vatansevere hayırlı-evetli cevaplar çok yerindeydi. Elbette bundan gereken faydayı umanlara...
Coşkulu ve heyecanlı bir topluluk önünde önemli mesajlar veren Devlet Bahçeli Bey’in malum “Süreç” ile ilgili sözleri de çok önemliydi...
Ancak dediğimiz gibi bu önemli mesajları, AKP’nin uyutan trenine binen yandaşların yüzünden Türk milleti ne yazık ki yeterince duyamadı.
Sürecin; azap, fiyasko, kefen, kötülük, cehennem, öldürücü, ihanetin maskelendiği ve gizlendiği fitne kazanı olduğunu meydanlar duydu ama Başbakanın yandaşları bunları da görmeyerek Türkiye’nin geleceğinin kararmasının faturasına ortak oldular.
Sürecin sonunun harabe, hezimet, hizip, gözyaşı. yıkım, çöküş, çürüme, bitiş, buhran, bela, iflas ve Türk milletinin inkârından başka bir şey olmadığın göremediler.
Ama bir şey var ki; Adanalı sözüm ona “çözüm” sözleriyle Türk milletinin çözülmek istendiğinin farkında olacak ki, meydanlara koştular.
Ne diyelim; Allahınıza gurban Adanalılar...