Gazetecilik, her gün, her an yeni bir bilgiyi, belgeyi paylaşmak insanın işinden aldığı hazı artırıyor güzel bir meslek herkese tavsiye edeceğim gibi yeniden dünyaya gelmek gibi bir lüksüm olursa yine gazetecilik yaparım.
Sakın ola ki, bir elimiz yağda diğeri balda diye düşünmeyesiniz.
Belge bilgi paylaşırken aldığımız haz, belgesini bilgisini paylaştıklarımız tarafından alınıyor mu? bilmem ama bildiğim tek gerçek "yetim malı yiyen, görevini kötüye kullanan, arsız, hırsız, namussuz, şerefsiz, dönek, 'ne oldum' delisi olan, insanlıktan nasibini almayanları" ifşa etmek gazetecinin görevidir.
Haz almayanları saymaya kalkarsam en başta, 'Şerefini, namusunu, insanlığını' rant için değişenler gelir.
Bu tipler için varsa yoksa 'rant' gerisi teferruattır.
Bu rant zaman, zaman para bazen de 'makam-mevki'dir.
Pek kayda değer kişiliğe sahip olmadıkları için 'yüzüne tükürsen' yarabbi şükür derler çoğu zaman.
Ne oldum delisi olurlar ki... En kötüsü de budur!
Bir makama bir mevkiye 'ehliyetinle, liyakatınla' gelirsin hiç ama hiç kimse nerden çıktı bu adam demez, diyemez.
Fakat, ne ehliyet, ne liyakat ne de insanlıktan nasibini almamış kimliksiz kişi(ler) birden bire birilerinin bir yerlerini yalayarak, el etek öperek bir makam, mevkiye getirilmişse getirildiği yerden olmamak için birilerinin bir yerlerini yalamayı bir kenara bırakır tamamen 'kivre'nin kucağına otururcasına 'gerisini' bir yere koyarlar.
İşte en tehlikelilerde bunlardır.
İşte onları yazmakta bizim işimiz!
Diyebilirsiniz, ne gereği var namusunu, şerefini 'rant' için hiçe sayanları yazmanın...
İşte bu yanlış derim...
Yazmamız gerekiyor ki, içinde adam olmayan elbiseleri millet bilsin!
Yazmamız gerekiyor ki, insanlıktan nasibini almamışların makam işgal ettiği milletçe bilinsin!
Yazmamız gerekiyor ki, 'milletin parasını şahsi işleri için kullanan(lar)" milletin gözünde rezil olsun!
Yazmamız gerekiyor ki, makam mevki sahibi olmak için birilerinin bir yerlerini yalayan(lar) makam mevki sahibi olduktan sonra kendilerininde bir yerlerinin yalanacağını bilsin(ler)!
Yazacağız ki, ders alsın(lar)!
Sözün özü, Gazetecilik güzel bir meslek.
Tabii ki, belgeye dayalı....
Yolsuzluk haberi yazarsın, O yolsuzluktan nemalanan(lar) ya ayıp değil mi? Böyle bir insanı rezil etmek der(ler).
Devletin, milletin, doğmamış bebeğin hakkına tecavüz etmiştir yazarsın... Namlı şanlı avukatlar devreye girer.
Makamı mevkisi için kullanması gereken imkanları 'şahsi' işleri için maddi-manevi kullanırlar yazarsın... İnkar ederler.
Fuhuş haberi yaparsın, kadın satıcıları tehdit eder...
Hırsızın haberini yaparsın... 3 gün sonra tahliye olur... Tehdit eder.
Makam mevki sahibidir, görevini kötüye kullanmıştır, belgeleyip haber yaparsın... Nüfuzlu kişiler 'mahalle baskısı' oluşturmak ister.
Kaçak yapı haberi yaparsın, para gücü ile rakip medya kuruluşunu kullanarak aklanmak ister...
Devlet düşmanlarını, bebek katillerini yazarsın, terör örgütü devreye girer...
Velhasılkelam, 1998 yılından beri yapmış olduğum gazetecilik görevini 2013 yılı geldi hala büyük bir haz duyarak yapıyorum.
Malatya'da yazılması gereken güzellikler yok mu? dediğinizi duyar gibi oluyorum...
Var aslında yazılacak, yazılması gereken o kadar güzellikler var ki, 'arsızı, hırsızı, şerefsizi, namussuzu, dönekleri yazmaktan vakit bulamıyorum ki derim.
Biraz argo olacak ama (+18) bu anektodu yazarak meseleyi şimdilik kapatmak istiyorum
Çocuğun biri annesine sorar; "Anne sen niye herkesin annesi gibi zamanında eve gelmiyorsun?" diye.
Anne, "yavrum bende herkes gibi evime gelmek istiyorum ama elin puştu, p.... bırakmıyor" der.