Türkiye dışındayım bir süredir... Kafkaslara tırmandım, rızkını buralarda arayan küçük kuzumun ardından... Geziden çok bir mecburiyet... Efsane bu yana Yüce Yaradan’ın kendisi için ayırdığı yeşil ile mavinin buluştuğu Abhazya’dayım.
Vatanımdan peşpeşe geliyor acı haberler... Kınalı kuzularımız ihanet çetelerinin cirit attığı güzel memleketimde kalleş pusularla şehit oluyor. Birer ikişer derken toplu katliamlarla azıtan vatan haini bebek katilleri Dağlıca’da ve Iğdır’da yüreklerimizi dağladı. Ardından devam eden operasyonlar ve pusulasını yitirmiş zavallılar... Bebek katillerinin yayın organlarıyla aynı paralelde ağızlar... Yazık... Yazık...
Sabah çorbasını yudumlarken yenen kurşunlar...
Vatan toprağım, çocukluğumda Cizre’nin Durmuş Onbaşısının anlattıklarıyla kurguladığım güzel kentimde yaşananlar... Çözüm değil çözülüyoruz diye haykıranların haklı isyanına sağırlaşan iktidar mensuplarının geç de olsa fark ettiği acı gerçek... Cizre’de yaşanan ve yaşatılanların ders olmasını umarak hala PKK’ya terör örgütü diyemeyenlerin barışseverliğini suratlarına çarpıyorum.
Tüm bu acılarla baş başa gözlerimi televizyon ekranlarından ayırmazken bir acı daha...
Bakıyorum, medyamıza hep ucuz başlıklar...
Kabe’de vinç faciası!
Haç mevsimindeyiz; milyonlar kutsal topraklara akıyor... Ama bu akışta endişelerimi dillendirmiştim Ankara’da...
Devasa inşaat alanına milyonlar toplanacak, hayırolsun! Keşke bu yıl sınırlı tutsalar, hatta erteleseler diye de sesli sesli düşüncemi aktarmıştım!
Endişelenmiştim; ne acı ki endişem acı sonla bitti... Koca koca heybetli vinçlerin arasında Kabe’de kutsal görevine koşan 107 Hacı adayımız kaza değil cinayete kurban gitti.
Suudi yönetiminin daha fazla gelir uğruna devasa yapılar ile gölgelediği Kabe’de ne yazık ki, 2’si Türk vatandaşı 107 Müslüman can verdi. Yüzlerce insan da yaralanarak tedavi altına alındı.
Göz göre göre gelen bu kaza için sakın kimse kader demesin...
Çarşamba’nın gelişi perşembedenbelliyi!