Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum,
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Malatya'mızda bizi bekleyen bir hayalin meçhul olduğu günleri yaşarken diğer taraftan 6 Şubatta yaşamış olduğumuz depremin üzerinden yaklaşık 8 ay geçmesine rağmen şehir merkezine 1 çivi dahi çakılmış değil. 29 Temmuz günü Bakırcılar Çarşısında "Yerinde dönüşüme ilk kazma" vuruldu denilerek
verilen müjde ile beraber; ilk kazma vuruldu vurulmasına ama kısa bir süre sonra esnaflarımız "Bakırcılar Gölü" etrafında buluştu.
Malatya Valimiz Sn. Ersin Yazıcı'nın yıkılacak bina sayısını 36 bin 580'li rakamlar ile açıklaması Aralık ayında bitirme sözü verdiği günden bu yana geçen süre zarfında yıkılan bina sayısı maalesef 9 bin 200 civarında. Her 4 binadan 1’i henüz yıkılmış. Yıkılan enkazlar kaldırılmamış. Yıkılan binaların demiri alınıp hafriyatlar gelişi güzel yerinde bırakılmış. Velhasıl-ı şehrimizin eski güzel günlerine dönmesi için uzun bir zaman dilimine ihtiyacımız var.
Şehrimizin birçok sorunu olduğu şu günlerde herkes birşeyler yapma gayretinde. Lakin yapılan çalışmaların tam anlamı ile yeterli olmadığını üzülerek belirtmek istiyorum. Bununda sebebini kısa bir hikâye ile özetlemek gerekirse çoğunuzun bildiği bir hikâye ile hatırlatmak isterim.
Zamanın birinde sultan, yolun ortasına büyük bir taş koyar.
Pencereden ahali ne yapacak diye seyre dalar.
Vezir geliyor taşı görüyor…
Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor.
Taşın etrafında dolaşıyor ve diyor ki;
- Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taşı kaldırması için bir adam bulalım ve bir kadro ihdas edelim…
Sonunda Vezir taşın yanından gidiyor ve Asker geliyor…
Askerde taşın etrafında dolaşıyor, aklına gelmiyor taşı kaldırmak…
O da diyor ki;
- Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş koyana ne ceza vereceğiz onu kararlaştıralım…
Tabii asker işi gereği cezadan anlıyor...
Şair geliyor, o da yolun kenarında oturup taş hakkında sultana şiir yazayım deyip gidiyor…
Sonra oradan geçen bir köylü taşı görüyor ve diyor ki; yoldan taşı kaldırmak sadakadır…
Önce taşa tebessüm ediyor…
Kaldırayım yolun ortasından da kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına, takılmasın…
Elindeki eşya sepetini, küfeyi yere koyuyor ve taşa “Ya Allah Bismillâh” deyip sarılarak, sağa sola sağa sola derken taşı kaldırıp bir kenara koyuyor…
Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese altın…
Kesenin içinde bir not…
Sultan şöyle yazmış;
” Bu kesedeki altınlar, elini taşın altına koymayı becerebilenler içindir”
Taşın altına elini sokma hikayesi bir tarafa gerçek şudur ki, insanlar yolların üzerindeki taşları, kalplerinin içindeki taşları, akıllarındaki taşları, hayatlarındaki taşları ayıklamadıkları sürece dünyamız güzelleşmez.
Eğer şehirler güzelleşecekse, insan güzelleşecekse, mekanlar ve yürekler güzelleşecekse içimizdeki ve dışımızdaki yol ortası taşlarını kaldırmak ve mücadele etmek zorundayız.
Mesele düşmek değil ayağa kalkmak. Hayat mücadele edenlere şans tanır. Yöneticilerimize tavsiyem kara kara düşünmek yerine "Ya Allah Bismillâh”
diyerek bir yerlerden başlayın. Şehrimizin sahipsiz oluşunu vurgulamak yerine şehrimizin güzel yarınlarına şahitlik edelim.
Malatya'mızın eski güzel günlerine kavuşması ümidi ile değerli takipcilerime okursever dostlarıma, yöneticilerimize selam olsun.