Ortadoğu'nun kültür ve medeniyet merkezi: Beyrut

Yüzyıllardır yönetim değişiklikleri, iç savaşlar gibi birçok tarihi olaya tanıklık eden Lübnan'ın başkenti Beyrut, tarihi eserleri ve sahip olduğu kültürel mirasıyla Ortadoğu'nun 'kültür beşiği' olarak nitelendiriliyor.

Fenikelilerle başlayan ve Fransa'dan bağımsızlığın kazanılmasıyla sonuçlanan süreç, ardında günümüze kadar ulaşan fazla aşırı sayıda kültürel miras bıraktı. Ortadoğu'nun en çarpıcı şehirlerinden birisi bulunan Beyrut turistik geziler listelerinde de ilk sıralarda yer alıyor. 

Kadim ve modern tarihin bir sentezi olan Beyrut, Lübnanlıların zihninde acı ve tatlı hatıralarla dolu bir yer. Şehirdeki tarihsel eserlerin bir kısmı 1975 ila 1990 yılları arasında yaşanan iç savaşın izlerini hala taşıyor. Ülkenin kültür hazinesine tekrar kazandırılan eserlerin restorasyonuna ise iç savaşın sona erdiği 90'lı yılların arkasından başlandı. 

Çalışmalar, Lübnanlı hususi bir şirketin öncülüğünde sürat kazandı. Başkentteki oteller, ofisler, ticari merkezler, yerleşim birimleri, kiliseler ve camilere yönelik yenileme çalışmalarında, tarihsel eserlerin orijinalliği muhafaza edildi, yüzyılların tanıkları bulunan eserlere gereken hassasiyet gösterildi. 

Üç semavi dinin mensuplarının bir arada yaşamasına tanıklık eden Beyrut'un tekrar imarına en kocaman katkıyı ise uğradığı suikast sonucunda 2005 yılında hayatını kaybeden eski Başbakan Refik Hariri yaptı. Hariri, tarihi eserlerin restorasyonunun yanı dizi şehre 6 bin 250 şahıs kapasiteli Muhammed el-Emin Camisi'ni de kazandırdı. Lübnan'ın uygar yapılarından birisi bulunan söz konusu cami ise Osmanlı mimarisinden esinlenerek inşa edildi. 

Lübnan'daki İslami Eserler Vakfı Genel Müdürü Hişam Halife AA muhabirine yaptığı açıklamada, şehrin sevgi, kaynaşma ve bir arada yaşamanın timsali olduğunu belirterek, Osmanlı'nın Lübnan'da hüküm sürdüğü zamanlarda da Beyrut'un 3 semavi dine beşiklik ettiğini ve bir arada yaşamanın en güzel örneğinin sergilendiğini söyledi. 

Başkentteki camiler ve kiliselerin inşasının yüzlerce sene önceye dayandığını aktaran Halife, 'Bu eserlerin birçoğu tarih içerisinde ciddi işlere imza atmış şahısların ismini taşıyor. Bu da Lübnan halkının siyasetten uzak, birbirine karşı anlayışlı ve yakın bir kamu olduğunu gösteriyor' dedi. 

Yahudilere ilişkin sinagogun da şu anda restore edildiğini anlatım eden Halife, bu yönde kimsenin ters bir görüş bildirmediğini kaydetti. 

Şehirdeki en ciddi eserlerin başında ise El-Mesarif Caddesi'ndeki Roma Hamamları, Roma ve Bizanslılardan kalma sütunlar, Osmanlı döneminden kalma halen Başbakanlık Binası şekilde kullanılan Osmanlı Askeri Kışlası (Büyük Saray), kışlanın derhal karşısına inşa edilen ve halihazırda İmar ve Kalkınma Konseyi'nin merkezi şekilde hizmet veren Osmanlı Askeri Hastanesi geliyor. 

Sultan 2. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25'inci yılı dolayısıyla yapılan Saat Kulesi, Fransız mandası çağında inşa edilen var Parlamento Binası, Memluklerden kalma Büyük Ömer Camisi, Osmanlı camileri, Büyük Tiyatro, Yıldız Meydanı'ndaki ofisler, restoranlar, oteller Beyrut'un uygar ve eski tarihinin harmanlanmasını sembolize ediyor. 

Dünya Haberleri

Japonya'daki depremde can kaybı 30'a yükseldi