Yine bir seçim dönemi ile birlikteyiz. Yine birçok vaatler ortalıkta uçuşmaya başlayacak. Yine birileri ahkâm kesecek. Saçma anlamsız ve buram buram iftira kokan çirkin, ŞEHİR EFSANELERİ dilden dile dolaşmaya başlayacak. Şer odakları İnsanları canından bezdirecek. Hırs, insanların gözlerini o kadar kör edecek ki! O atmosferden uzaklaşmaları çok zor, hatta imkânsız olacak. Atılan bir iftiraya, iki katı iftira ile cevap verilecek. Karalama kampanyaları birbirini tetikleyecek, küçük bir kartopu, büyük bir çığa dönüşecek, önüne çıkan her şeyi beraberinde yuvarlamaya mecbur edecek.
Yukarıda saydıklarımız acı ama gerçek. Yapılacak yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlığı tek parti adayları arasında geçecek bir seçim. Şu ana kadar Ak Parti dışındaki partilerden ses çıkmadı. (çıktı ama dostlar pazarda görsün misali) Çıkmaması da doğal, çünkü ülkemizde Ak Parti karşısında yeni bir söylem geliştiren ve ayakları yere basan bir muhalefet partisi yok.
Üzülerek; bu gerçeğin altını çizmek zorundayım.
Neden diye sormayın!
Önümüzdeki günlerde ilimizde yaşanacak sıkıntıları yaşadıkça ne demek istediğimi daha net göreceksiniz. İlçeler belediyelere gelince, şahıslar etkili olacak (gibi) ama yinede baskın olan parti olacak. İYİ BİR ŞEHİR; İYİ BİR İKTİDAR, İYİ BİR MUHALEFETTEN GEÇER.
Başarı ve başarısızlık ölçülerini sorgulayan temel dinamikler vardır. Bu dinamikler olmayınca değerlendirme her zaman taraflı olur, gerçekçi olmaz. Siyasette muhalefet olmazsa, basında sorgulayan, hesap soran, yönlendiren, bağımsız gazeteciler olmazsa, sivil toplum kuruluşlarında toplumun menfaat ve çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün gören temsilciler olmazsa, ticarette dürüst tüccarlar olmazsa, bürokratlarda basiretsiz, koltuk derdinde olan kişilikler olursa, siyasetçi ne yapsın, yerel yöneticiler ne yapsın. AĞAMDA SEN, PAŞAMDA SEN!
Zamanın birinde bir kral varmış. Bu kral bir gün emir vermiş vergileri artırın diye… Olmaz kralım, deseler de kral, kararlı bir şekilde karanın uygulanmasını istemiş. Vergiler arttırılmış! Kral; birkaç gün sonra gidin bakın, halkım ne yapıyor? Demiş. Gitmiş bakmışlar. Halk öfkeli homurdanıyor. Hemen dönmüşler krala, efendim halk çok öfkeli kızıyor, bağırıyor, demişler. Kral; ikinci kez aynı şekilde vergileri arttırmış. Yine gidin bakın, halkım ne yapıyor demiş. Yine gidip bakmışlar, halk meydanda toplanmış. Hemen gelmişler sayın kralım halk meydanda toplanmış çok öfkeli demişler. Kral; üçüncü kez aynı şekilde vergileri arttırmış. Yine gidin bakın, halkım ne yapıyor demiş. Gidip bakmışlar, halk saraya doğru yönelmiş büyük bir öfkeyle geliyor. Kral; dördüncü kez aynı şekilde vergileri arttırmış. Yine gidin bakın, halkım ne yapıyor demiş. Gelip bakmışlar halk sarayın önünde toplanmış, çalıp oynamaya başlamış. Kral; BU KADAR YETER DEMİŞ.
Bu hikâyeyi niye anlattım şimdi vereceğim örnekler ve yaşananlardan yola çıkarak, böyle bir kralın yokluğunu ne kadar aradığımıza ya da aramadığımıza hep birlikte karar verelim.
TEK EKSİĞİ VAR!
Bir insan düşünün ailesinde, komşularında, akrabalarında, iş hayatında, sosyal hayatında sevilen, sayılan, ahlaklı, namuslu, dürüst, saygı duyulan, uzlaşmacı, koltuk ve makam hırsı olmayan, istişareye önem veren birisi. Kimseyle problemi olmamış, problemleri varsa da çözmek için büyük gayretler sarf etmiş. Kimseyle küs değil, düşman değil. Yardımsever, sempatik, kişisel menfaatlerden çok, toplum menfaatlerini düşünen biri… Görev yaptığı makam ve mevkilerde hep faydalı olmuş.
Bu özelliklere bakarak, böyle bir insana yanlış yapanlara bu kişinin yapması gereken nedir? diye bir soru yöneltsek ne dersiniz? TEK EKSİĞİ VAR! OYNAMAYA DÜŞÜRECEK KADAR ZULÜM ETMEMİŞ! DER MİSİNİZ?
Bir hizmet yapılırken; İşlerin temelinde toplum menfaatleri ve Allah rızası gözetilmelidir. İnsanlar ötekileştirmemeli, uzlaşmacı bir yönünüz olmalı, ben bilirimci bir anlayışa sahip olmamalı, istişareye ve ortak akla önem vermeli, yapılan işleri bitirdikten sonra sunumunda ve anlatımında mütevazi olmalı, şaibe ve yolsuzluklardan uzak olmalı, her fırsatı kaçıyor diye atlamalı, başkalarının eksikliklerini kendi lehine çevirmek için mücadele vermemelidir. Bu anlatılanlar yapılan bir hizmetin olması gereken yönleri… Bu anlatılanları daha çoğaltabilir, akademik bir şekle sokabilirsiniz. Benim düşüncem burada akademik bir kaynak oluşturmak değil, var olan Belediye Başkanımızın birkaç yönünü irdelemek.
Belediye Başkanı Ahmet Çakır; Yaptığı işlerde toplum menfaatleri ve Allah rızasını gözetti mi gözetmedi mi? Uzlaşmacı bir yönü var mı? Ben bilirimci bir anlayışa sahip mi? İstişareye ve ortak akla önem veriyor mu? Yapılan işleri bitirdikten sonra sunumunda ve anlatımında nasıl? Şaibe ve yolsuzluklardan uzak mı? Önüne çıkan her fırsata kaçıyor diye atlıyor mu? Başkalarının eksikliklerini kendi lehine çevirmek için mücadele ediyor mu?
Belediye Başkanı Ahmet Çakır, gördüğüm ve takip ettiğim kadar yukarıda saydıklarımızda kendisini tanıyan tanımayan herkesten tam not alacak yapı ve kişilikte idarecilik yapıyor. Kendi ekibi, çevresi ve arkadaşları dahi kendisini sürekli olarak yukarıdaki tavırlarının zamana ve mekana göre değişmesi noktasında uyarı yapıyor. Başkan siz herkesi dinlemek zorunda değilsiniz. Ben bilirim ben yaparım diye masaya yumruğu vurmalısınız. Yapılan işler bitikten sonra sunumunda ve anlatımında çok mütevazisiniz falan başkan bir taş getirse onu anlatmak için günlerce o taşın özelliklerini anlatır. Uygulanma anını allandıra pullandıra saatterce hatta günlerce TV, gazete ve radyolarda gündem ederdi. Sanırsınız o taş yeryüzünde yok uzaydan gelmiş. Ama siz o kadar hizmet yapıyorsunuz çok mütevazi davranıyorsunuz. Çalışmalarda, aksayan sizi sıkıntıya sokan bir olayda, bu işi lehinize çevirmelisiniz. Hemen o birimin başındaki kişinin görevine son vermeli ve kamuoyuna bu adamdı, onun da işine son verdim, diyerek kendinizi bir kahraman yapmalısınız. Başkalarının eksikliği sizin lehinize olmalıdır. Siz kahraman olmalısınız. Bu koltuk size her zaman nasip olmaz bu fırsatları kaçırmamalısınız, bugün var yarın yok…
Evet başkan çok mütevazisiniz biz o mütevaziliğinizi suistimal edebiliriz. O koltuğun hakkını imkan ve şartlara göre verdiğinize inanıyorum. Daha iyisi olamaz mıydı elbette olurdu. Daha kötüsü de olurdu… Siz gerçekten büyük bir başkansınız ki birlikte çalıştığınız onlarca insan kendisini bulunduğu makamdan çok çok daha büyük yerlerde görüyor/görmeye başladı. En azından buna cesaret ediyor. Birlikte çalıştığınız birçok kişi aday adayı… Böyle bir seçim ve böyle bir Belediye Başkanı görmedim… Başkansınız ama etrafınızdaki herkes sizi değerli bir büyüğü, Abi gibi arkadaş gibi akranı gibi biliyor/görüyor. Sizinle kol kola ama bir bakmışsınız bir seçim var. Seçimlerde bir kesim tarafından büyüklük, aile reisliği, abilik bitmiş/bitirilmiş, kardeş olmuşsunuz. Üstelik söz dinlemeyen, ötekileştirilen, sürekli aileye zarar veren bir kardeş…
Son olarak meydana çıkan aday adaylarımızın kendilerini tanıtırken başkan Çakır’ın yaptığı ve yapmayı düşündüğü projeleri iyi bilmeleri gerektiği husunu unutmamalılar. En önemlisi proje yapacağım diye abuk subuk gereksiz şeylerle gündemi ve kendilerini meşgul etmemeliler. Yapılacak projelerde kaynak ve imkan unsurunu çok iyi bilmeleri gerekli. Bir adayın sadece kaldırım çalışması diyerek sayın başkan Çakır’ın yaptığı 200 cadde ve sokaktaki küçümsediği çalışmaların neleri kapsadığı iyi bilinmelidir. En azından yapılan çalışmalar ile içme suyu, kanalizasyon, Telekom, Doğalgaz, Elektirik gibi sorunlarında çözümlendiği bununla birlikte peyzaj ve kaplama işlemi yapıldığı bilinmelidir. Siz bilmeseniz de halk biliyor. Bir başka adayın troleybus için çok gereksiz birkaç yıl içinde demode olur sözünü söylemeden çok iyi araştırma yapması gerekir. Sizin projenizin uygulanabilirliği ne? Yarın seçilirseniz bu halka ne hesap vereceksiniz. Çakır bir konuşmasında seçimlerde vaat ettiğimiz 54 projemiz vardı biz yüzlerce proje yaptık diyor. Bu anlayış mı daha doğru, yoksa bol keseden atmak mı? Tercih ve karar sizin, önemli olan Malatya’nın büyükşehir statüsü ile bir sıçrama tahtasına dönüşmesi bunu yapabilmek için hep birlikte mücadele edelim…
Murat Çelik