Gizemli, mitolojik ve şeytani

Kerem Akça, bu hafta vizyona giren filmleri değerlendirdi

KEREM AKÇA / HABERTURK.COM  

keremakca@haberturk.com

 

19 HAZİRAN 2015 FİLMLERİ

 Fransa’da atılım yaptıktan sonra soluğu ABD’de alan Alexandre Aja’nın son İngilizce eseri “Boynuzlar”, korku ve fantastik hayranları için biçilmiş kaftan… Tabiri caizse “Gorgon” ile ‘İkiz Tepeler’in kesiştiği yeri ormandan Terry Gilliam ve Clive Barker’ın izlediği omurgası, kült roman uyarlaması olmanın hakkını veriyor. Eleştirel dini alt metinlerle de donatılan “Boynuzlar”, Radcliffe’in ‘Harry Potter’dan bu yana en sahici ve başarılı rolünü tatmamızı sağlıyor.

 Fantastik, korku, gizem filmi, polisiye ve kara filmden parçalar taşıyan bir romanı sinemalaştırmak zor iş. Stephen King’in oğlu Joe Hill’in kült romanı, Alexandre Aja gibi mucizeleri gerçekleştiren bir ismin elinde şansını deniyor. Aslında yönetmenin edebiyat uyarlamalarına değil de yeniden çevrimlere eğilimi var. Bu alanda belli bir seviye tutturabilse de (bkz. “Pirana”, “Tepenin Gözleri”) genel anlamda kalıcı işlere imza atamadı.

YÖNETMENİN ALIŞIK OLMADIĞI BİR MELEZ TÜR

 Hollywood’da yapımcı yönünü geliştirdi. “Piramitin Laneti” (“The Pyramid”, 2014) ve “Manyak” (“Maniac”, 2012) bu zamana kadar ürettiği en adaplı filmler... Ama Aja için “Furia”nın (1998) ve başyapıtı “Yüksek Tansiyon”un (“Haute Tension”, 2003) seviyesini yakalamak kolay olmadı. Öte yandan yönetmenin geleneklerinden ve yol haritalardan bildiğimiz korkunun her alt türünde gerçekçilikten beslendiğidir.

 Ama “Boynuzlar” (“Horns”, 2013) bu ezberden ayrılıyor. Bir ‘dark fantasy’ romanına el atıyor. Clive Barker’ın işleriyle akrabalık kuruyor. Başrole Ig Perrish adlı bir ana karakteri yerleştirmek, onu da Daniel Radcliffe gibi tartışmalı bir isme emanet etmek özgüven ister. Yapımcı-yönetmen onun ‘mükemmel’ halinden burada uyuşturucuya eğilimli, hırpani, kirli bir tipleme yaratıyor. Bunu fazla abartmamak pis sakala da yakışıyor. Bunalım masalsı bir sahicilikle sarılıyor.

 

‘GİZEM FİLMİ’ OMURGALI YEPYENİ BİR MASAL MI?

 Film Merrin Williams’ın tecavüz edilip öldürülmesinin ardından, bütün okların ötekileştirilen Ig’e çevrilmesi üzerine... Arka planda bir yalnızlık dramı akarken, Joe Hill’in çizgi romanlarla da haşır neşir olması, iyi oynanmış ve sanat yönetimi müthiş tasarlanmış bir yapıt doğuruyor. “Dövüş Kulübü” (“Fight Club”, 1999) ve ‘İkiz Tepeler’e (‘Twin Peaks’) şarkılarla göndermeler, bizi ‘mystery-noir’ ya da ‘gizem filmi’ koridorlarına sokuyor.

 Açıkçası aşağı yukarı ilk 70 dakikalık kısımda böylesi bir algı var. Ama yönetmen zamanla ana karakterin gözünden ‘niye başımda boynuz çıktı?’ sorusunu aydınlatmaya çalışıyor. Rüya-gerçek arasındaki çizgi elden kaçırılmıyor, adaplı planlanıyor. Fakat ‘Lucifer’i andıran bu dönüşüm görüntüsü, zaman zaman fazla mizaha kayabiliyor. Absürd, grotesk gibi sıfatlar, kara komedi devreye girebiliyor. Tür kırması yapıya destek veriyor.

 ‘RASHOMON’, ‘GORGON’, ‘İKİZ TEPELER’

 Ama genel anlamda masalsı, mitolojik doku öne çıkarılıyor. Kırmızı restoranın etkisi derken çizgi romansı kareler de akılda kalıyor. “Boynuzlar”ın sırlarını aralama adına aslında olayın çevresindeki bütün karakterler bir ‘whodunit’ araştırması yaratıyor. Temelde ‘İkiz Tepeler’in ya da orman/flashback kullanımıyla “Rashomon”un (“Rashômon”, 1950) göndermelerden nasibini aldığı kesin.

 Film zamanla fantastik sinemanın “Rashomon”u olmaya doğru evriliyor. Ama karakterin dönüşümünde işin içine yılanları da ‘katil arkadaş’ olarak dahil ediyor. Böylece Yunan mitolojisinde Perseus’un katlettiği ‘Medusa’ ya da Stheno, Eyuryale gibi onun kardeşleri ‘kız’lıktan erkekliğe transfer ediliyor. Bir bakıma ‘öteki temsili’ olarak Hammer’ın “Gorgon”u (“The Gorgon”, 1964) akla geliyor.

 Ama bu tanım Hades’ten de beslenip bir başka katman kazanıyor. Aslında filmde somut cevaplardan ziyade, hapların da, saykodelik düşlerin de, ‘stoner film’in de dahil olduğu bir araştırma süreci var. ‘Dark fantasy’ fantastik ile korku arasında gidip gelirken birçok şeyi içine alıyor. “Alacakaranlık” (“Twilight”, 2008) ile çok yakın olmasa da bir ilişki kuruluyor. Ama esasen “Gorgon” ile ‘İkiz Tepeler’in bir araya geldiği yere, Terry Gilliam ve Clive Barker penceresinden bakmak istiyor sanki “Boynuzlar”.

MİTOLOJİK ŞEYTAN FİLMİ

 Filmin kilit haç kullanımıyla Hıristiyanlığa dair eleştirileri yerine ulaşıyor. Kırsal kesimdeki muhafazakarlık üzerine bir şeyler söylüyor. Şeytan çıkarma filmlerindeki kanırtan dini göndermeler asla canlanmıyor. Öte yandan cinayetin katiliyle ilgili yorum hiç de inandırıcı ya da hikayeye uygun durmuyor. Kimi sahneler de bu durumu aydınlatma inadına kapılınca göze batıyor. David Morse, Max Minghella, Juno Temple ve Kathleen Quinlan de boş durmamışlar, Radcliffe’e destek vermişler.

 Melez fantezi yolculuğu tutarlı ve gizemli yaklaşımıyla içine alıyor. ‘Boynuzlanma’ meselesinin sinir ve cehennemle verdiği sembolik cevap, zalimliği zarif kılabiliyor. Radcliffe kendine yakışan bir ‘mitolojik şeytan filmi’ne ev sahipliği yapıyor. ‘Büyücülü peri masalı filmi’ serisinden sonra bu da doğal… Joe Hill’in kült ve özgün romanı ise bizi farklı bir evrene sokma hedefine ulaşıyor.

FİLMİN NOTU: 5.8

Künye:

 Boynuzlar (Horns)

Yönetmen: Alexandre Aja

Oyuncular: Daniel Radcliffe, Juno Temple, Max Minghella, Heather Graham, Kelli Garner, Joe Anderson, Kathleen Quinlan

Süre: 120 dk.

Yapım yılı: 2013

ENGELLİLER AİLESİ

 Fransa’da 2014’ün en çok izlenen filmi olan “Hayatımın Şarkısı”, Türkiye’de nasıl karşılanır bilinmez. Ama işitme engeli ile müzisyenlik arasındaki zıtlaşmadan üreyen mizah pek tutmuyor. Cins ‘Bélier Ailesi’ sinemanın unutulmaz aileleri arasına giremezken, “Salaklar Sofrası” gibi kahkaha krizine sokan bir keşif de canlanmıyor.

Ebeveynleri ve kardeşi işitme engelli olan bir kız, müzisyenlik mesleğine girerse ne olur? “Hayatımın Şarkısı” (“La Famille Bélier”, 2014) bu durumu inceliyor. Daha ilk bakışta bu fazlasıyla tuhaf gelen olay karşısında da bizi gülme krizine sokmak istiyor. İtiraf etmeliyiz ki Fransa’da yüksek gişe başarısı yakalayan eserin kimi sahneleri komik…

VODVİL, DOĞALLIK VE BİLDİK FORMÜL

 Fakat omurga fazla formül durduğundan mı, sinematografi doğal renkler destekli tasarlandığından mı bilinmez, ‘kendini iyi hisset’ hedefi bir türlü ayakları üzerine oturmuyor. Karin Viard-François Damiens ikilisi iyi oynamış. Louane Emera da kız olarak samimi. Ama örneğin onun uzun saçlı öğretmenine can veren, “Gainsbourg”tan (2010) hatırladığımız Eric Elmosnino fazla karikatürize…

 Beklenmedik bir hamleyle tecavüz etmesi için programlanmış ‘orta yaşlı adam’ prototipi hiç inandırıcı değil. Film de 1.85:1’de tür sinemasında işler yapan yönetmeni Eric Lartigau’nun desteğiyle yol alıyor. Sinematografi-kurgu birlikteliği, çoğu zaman tempoyu ayarlayamıyor. Ev içinde ‘vodvil’ eğilimine sapan espriler güldürüyor. Fransa geleneğinde ‘tiyatro’ arka planı bir garanti verirken filmin çerçevesini daraltıyor. Müzik ve işitme engeli üzerine gidip ‘zıtlaşma’dan mizah yaratma arzusu beklendiği kadar iyi sonuç vermiyor.

 Zaten çiftlikteki taş ev meselesinde karakterlerin ‘şehirli’ gözükmesi bir özensizlik getiriyor. Yakın planlarda bu detay, belirleyici olurken, sahicilik konusunda sıkıntılar açığa çıkıyor. Yer yer eğlenceli olsa da “Hayatımın Şarkısı” son kalemde bir şey bırakmıyor geriye. Kutsal aile konusunda muhafazakar mesajlarla kalıyor. İşitme engeline yaklaşımıyla rahatsız ediyor. ‘Eğlenceli aileler’ arasında, her bireyi ‘cins’ yuva tanımıyla yaratıcı durmuyor. Elbette bu sorundan mustarip bir karakteri resmeden “Dummy Jim” (2013) gibi üst düzey bir film çıkarmak kolay değil.

FİLMİN NOTU: 3.8

Künye:

Hayatımın Şarkısı (La Famille Bélier)

Yönetmen: Eric Lartigau

Oyuncular: Louane Emera, Karin Viard, François Damiens, Eric Elmosnino, Roxane Duran

Süre: 106 Dk.

Yapım Yılı: 2014

POSTMODERN KÖY FİLMİ DENEMESİ

 “Kuzu”, sanki Almodovar’ın Sibirya’da bir Rus ailesinin içine sızmasıyla ortaya çıkabilecek iletişim problemine dikkat çekiyor. Kutluğ Ataman’ın Medea ve Hz. İbrahim-Hz. İsmail öyküsünden beslenmesi, postmodern öğeler taşıyan olmamış bir köy filmine alan açıyor. Yönetmenin kariyerinin en zayıf halkasına imza atması ‘Doğu’ya ilk kez adım atmasına bağlanabilir.

90’larda yükselen sanat filmi eğilimli kuşağımızın en uçarı kimliği Kutluğ Ataman’ı, “Karanlık Sular” (1995), “Lola+Bilidikid” (1999), “İki Genç Kız” (2005) ile biliyoruz. Ama kendisi video enstalasyonlarıyla da modern sanat müzelerine iş yapan bir isim. Açıkçası 10 senedir de daha çok bu alanla haşır neşir…

BİR ÇEŞİT MÜSLÜMAN MİTİ

 “Kuzu” (2014) yönetmenin kimliğini kanıtlayan postmodern bir köy filmi. En azından deneme olarak… Medea mitinden ve Hz. İbrahim-Hz. İsmail öyküsünden beslenen eser bir çeşit ‘Müslüman miti’ yaratmaya çabalıyor. Medea’nın meşhur ‘altın post’unun yerine kuzuyu yerleştirirken zaman-mekan ilişkisine masalsı ve yöresel bir yorum getiriyor.

 Uçsuz bucaksız doğada dolaşan fakir bir ailenin çocuğunun gözünden bir ‘çocuk filmi’ne açılma riski de beliriyor. Yönetmen ataerkilden anaerkil düzene geçişi biraz fazla kolaycı bir dille anlatıyor. Hayat kadını anne, pos bıyıklı baba, küçük oğlan, kız sanki İstanbul’daki yaşarken ‘yaratıcı coğrafya’ metoduyla Doğu’ya monte edilmiş gibiler.

 

ENTELEKTÜEL ZİHİN BASİTLİKTEN BESLENİYOR

 Erzincan karlı coğrafyasına bu karakterleri atıp kaçmak, çiğ bir mizah da getiriyor. TV boyutsuzluğunu da… Yönetmen kariyerinde Has’tan Fassbinder’e uzanan katmanlı esin kaynaklarıyla hareket etmiştir. Burada da sanki “Karanlık Sular”ın Doğu’da yetişen kardeşine imza atıyor. Ama onun kadar kaotik, rahatsız edici ve tuhaf bir masal canlanmıyor, iz bırakmıyor.

 Aksine ruhani bir peygamber hikayesi, karton öğelerle sarılan yıkılmaya açık natüralist bir köy filmi ve basitlikten eğlence çıkaran bir çocuk filmi çıkıyor. Mert Taştan ve Sira Lara Cantürk, tiplemelerine uyum sağlayamıyor. Aksine aralarındaki mizahla bize dizi ve Yeşilçam enstantaneleri yansıtmakla kalıyorlar.

 Belki Pasolini’nin “Medea” (1969), “Kral Oidipus” (“Edipo Re”, 1967) gibi yenilikçi mit temsillerini, “Kızılırmak Karakoyun”un (1967) modeliyle Türk işi hale getirme hevesi cesaretli ve ufuk açıcı. Ama bu eylemi ‘kuzu’laştırma ivmesi tutmuyor. Aksine “Kadın Hamlet”in (1977) kaçınılmaz olmamışlık hissiyatı, sanki biraz fazla Cemal Şan boyutsuzluğuyla harmanlanıyor. Ataman, “Kuzu” ile kariyerinin en zayıf halkasına imza atmaktan kurtulamıyor.

FİLMİN NOTU: 4.2

Künye:

Kuzu

Yönetmen: Kutluğ Ataman

Oyuncular: Nesrin Cavadzade, Mert Taştan, Sila Lara Cantürk, Cahit Gök, Nursel Köse, Taner Birsel

Süre: 87 Dk.

Yapım Yılı: 2014

YEŞİLÇAM PARODİSİ TUTUYOR MU?

 Ayhan Sonyürek, Yeşilçam’la ilgili söylemek istediklerini döktüğü ikinci filminde de ‘melodram’ eğilimli bir dostluk hikayesine imza atıyor. 40 yaşındaki bir adam ile köpeğinin arkadaşlığına bakan bir yol komedisi “İyi Biri”… Özellikle Cengiz Bozkurt başarılı. Ama Yeşilçam parodisine alan açan tek numara 120 dakikayı kalkındırmaya yetmiyor.

 

 “Unutulmayanlar”da (2006) da Yeşilçam’a dair bir şeyler söylemek istediğine tanıklık etmiştik. Ayhan Sonyürek bir kez daha benzer bir amaçla yola çıkıyor. Yine sinemasal açıdan yerlerde sürünen bir işe imza atıyor. Ama oraya göre seviye yükselmiş. Kameranın ve kurgunun acemiliği yerli yerinde duruyor. Fakat en azından uygulanan metot daha bilinçli…

SENKRONU TUTMAMIŞ DUBLAJLA DERDİ

 İlk filminde Yeşilçam güzellemesi mi, eleştirisi mi yapacağına karar veremeyen sinemacı yine aynı kafa karışıklığını yansıtıyor bizlere. “İyi Biri” (2015), bir adam ile köpeğinin dostluğuna odaklanan bir yol komedisi. Motosiklette yolda geçen köpek-insan arkadaşlığını ele alıyor. Melodramla ve komediyle yakın ilişki kuruyor.

 Ama tek bir numara üzerinden 120 dakikalık bir film çıkarmak istiyor. Altan Erkekli, Metin Akpınar ve Yılmaz Güney arası rahatsız edici şivesiyle sinirlendiren bir ana karakter kullanıyor. Onun amacı Yeşilçam’ın kanayan yarası olan senkronu tutmamış dublaj meselesine dair yorum yapmak. Böylece ses ile görüntünün uyuşmadığı bir film süreci bizi bekliyor. Bu eylem planı karşısında filmin sonuna kadar dayanmak ‘sabır’ istiyor.

 Cengiz Bozkurt ana karaktere can verirken zor ama başarılı bir iş çıkarıyor. Bir Yeşilçam parodisi için malzemeleri hazırlıyor. Yan tiplemeler karakterimsi ya da misafir oyuncu gibi kalınca da aslında filmin zaafları açığa çıkıyor. Onlardan sadece Mustafa Alabora göz dolduruyor. Yapaylıktan beslenen sahne kimliği 40 yaşında evden kaçan Mızrap’ın acınası haline dair bir iğneleme gibi... Ama zamanla onun da bir karakter olmadığı anlaşılıyor.

FİLMİN NOTU: 3.2

Künye:

İyi Biri

Yönetmen: Ayhan Sonyürek

Oyuncular: Cengiz Bozkurt, Mustafa Alabora, Macit Sonkan, Mazlum Çimen

Süre: 117 dk.

Yapım yılı: 2014

KABİLE’Yİ YAZMIŞTIM

 2014 Mayıs’ında Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenlerin Haftası bölümünde görücüye çıktıktan bir sene sonra vizyonda… Bu sansasyonel filmi Şubat’ta !f İstanbul kapsamındaki Türkiye prömiyerinin ardından kaleme almıştım.

FİLMİN NOTU: 3.8

Künye:

 Kabile (Plemya)

Yönetmen: Miroslav Slaboshpitsky

Oyuncular: Grigoriy Fesenko, Yana Nonikova, Rosa Babiy

Süre: 132 dk.

Yapım yılı: 2014

KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

44. Çocuk (Child 44): 3.5

Ajan (Spy): 2.5

Annie: 5.6

Aşk Uğruna (Suite Française): 3.8

Aşk Vizesi (We’ll Never Have Paris): 2

Azem 2: Cin Garezi: 2.2

Burgonya Dükü (The Duke Burgundy): 4.7

Cennet (Eden): 6.8

Citizenfour: 3.2

Çılgın Kalabalıktan Uzak (Far From the Madding Crowd): 3.2

Çıtır Kaçak Tehlikeli (Barely Lethal): 3.3

Gece Takibi (Run All Night): 3.5

Gizli Kusur (Inherent Vice): 6.3

Hannas: 3

Hayalet Dayı: 4.5

Hayat Kitabı (Book of Life): 6.9

Haziran Yangını: 5.7

Helak: Kayıp Köy: 4.9

Hızlı ve Öfkeli 7 (Furious 7): 3.8

İntikam Kapanı (Everly): 4.7

İyi Bir Yalan (The Good Lie): 5.1

Jurassic World: 5.3

Kayıp Nehir (Lost River): 7.7

Kendinol: 4.9

Kırmızı: 2.8

Koro (Boychoir): 3

Kötü Ruh (Poltergeist): 4.4

Kuzular Firarda (Shaun the Sheep): 6.5

Küçük Karmaşa (A Little Chaos): 5.4

Limonata: 2.7

Mad Max: Fury Road: 6.5

Marnie Oradayken: 5.7

Mihrez: Cin Padişahı: 5.5

Niyazi Gül Dörtnala: 5.2

Oflu Hoca’yı Aramak: 5.6

Olur İnşallah: 0.8

Ölüm Ormanı (Backcountry): 3.5

Ölümsüz Aşk (The Age of Adaline): 5.5

Paramparça (Aloft): 3.3

Peşimdeki Şeytan (It Follows): 8.2

Pişt: 1.2

Ruhlar Bölgesi: Bölüm 3 (Insidious: Chapter 3): 5.3

Saint Laurent: 7.2

San Andreas Fayı (San Andreas): 2.5

Savaşçı (The Dead Lands): 6

Seninle Bir Ömür (The Longest Ride): 2.2

Sihirbazlık Okulunda Bir Türk: 2.5

Şeytan-ı Racim 2: İfrit: 2.8

Şeytani Ruhlar (Demonic): 1.5

Tehlikeyle Flört: 5.6

Tepecik Hayal Okulu: 6.5

Terkedilmiş: 2.5

Toz Ruhu: 5.5

Vice: 4

Yarının Dünyası (Tomorrowland): 3.5

Yenilmez: Ultron Çağı (The Avengers: Age of Ultron): 5.2

Yolunda A.Ş. ÇinÇin Bağları Hikayesi: 1.8

Zilin Sesi: 1.8

Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

Sinema Haberleri

‘Testere’ Ödüle Doymuyor