Malatya Valiliği’nin koordinasyonunda, 4. Malatya Uluslararası Film Festivali, ikinci gününde de dolu dolu geçti!
Söyleşilerle Renklenen Gösterimler
4. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Uzun Film Yarışmacı filmlerinden Karnaval ve Gözümün Nuru ile Uluslararası Uzun Film Yarışmacı filmlerinden Ilo Ilo izleyicinin ve jüri üyelerinin beğenisine sunuldu. Gösterimin ardından film ekipleriyle söyleşiler gerçekleştirildi.
Yapılan söyleşide Karnaval’ın Yönetmeni Can Kılcıoğlu, filmi izleyiciyle beraber izlemenin deneyimini yaşamaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Bir izleyicinin filmin neden Seyfi Teoman'a ithaf edildiği sorusuna “Kısa filmlerimi izledikten sonra artık uzun metraja geçme zamanın geldi diyerek bana en çok enerjiyi ve özgüveni veren insanlardan biridir.” diyerek cevap verdi.
Gözümün Nuru ekibinden söyleşiye katılan yönetmen Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu ise filmde gerçeklik hissi vermek için herkesin kendisini oynamasını tercih ettiklerini, söyledi. Ekip amatör olduğu için senaryoyu vermediklerini, olayları öncesinde bizzat yaşadıkları için de oynamakta çok zorlanmadıklarını, anlattı.
Uluslararası Uzun Film Yarışmacı filmlerinden 1997’de Asya’da yaşanan mali krizin bölgedeki etkilerini sosyolojik olarak ele alan Ilo Ilo filminin kurgucusu Joanne Cheong “Singapur'u bu şekilde tanıtıyor olmak bize çok gurur veriyor. Daha ülkemizin adını duymayan insanlar varken bu filmi birçok ülkede gösterebildiğimiz için çok mutluyuz.” dedi.
Filmlerimizle Geleceğe Umut Taşıyoruz
4. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Onur Ödülüne değer görülen Yönetmen Rashid Masharawi’nin çok ses getiren filmi Leyla’nın Doğum Günü de özel gösterimle Malatyalı sinemaseverlerle buluştu. Gösterimin ardından gerçekleşen söyleşi de Masharawi, işgalin filminin olmamasının imkansız olduğunu; çünkü işgalin hayatın bir parçası olup günlük hayatın çok içinde bir sorun olduğunu belirtti. Filmde adalet vurgusunun yoğun olduğunu açıklayan Masharawi, “Filistin’de adaleti yerine getirmek çok zor, çünkü bitmeyen bir işgal yaşıyoruz” dedi.
Bir izleyicinin Filistin Sineması var mı, sorusu üzerine “Bu soruyu 15-20 yıl önce sorduklarında yok diyordum; ama bugün artık evet diyebiliyorum. İşgal altındaki Filistin’deki ilk yönetmen benim. 24 yaşımda filmim Cannes Film Festivali’nde yarıştı, şimdiyse en yeni filmimle Berlin ve Toronto Film Festivallerinden döndüm. Bu durumda Filistin Sineması yok dersem olmaz…“
Her şeye rağmen bu işgalin son bulacağına dair umut taşıdığını söyleyen Masharawi, “Biz filmlerimizle geleceğe umut taşıyoruz. Umudum olduğu için ben bu filmi yaptım.” dedi.
Araştırılması Gereken Sevgi
4. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde “Kahkaha Kralı” Kemal Sunal’ı Anma Programı çerçevesinde usta oyuncunun en son rol aldığı film olan Propaganda’nın özel gösterimi gerçekleştirildi. Gösterimin ardından Kemal Sunal’ın değerli eşi Gül Sunal, Kemal Sunal’sız geçen yılların çok zor olduğunu, rehberini kaybetmiş olduğunu söyledi. 4 Yaşındaki çocukların dünyayı anlamadan Kemal Sunal filmlerini izleyip güldüklerini söyleyen Sunal, bu sevginin araştırılması gerektiğini söyledi.
Çocuklar Atölye’ de!
Festivalin yan etkinlikleri çerçevesinde canlandırma sanatçısı, yönetmeni ve yapımcısı olan Berat İlk, 9-12 yaş grubundan 20 Malatyalı çocukla bir araya geldi ve çocukların canlandırma (animasyon) ile tanıştı ve yaptıkları küçük denemelerle sinemayla buluşup keyif dolu 2 gün geçirdiler.
Atölye çalışması sonunda Vali Vasip Şahin çocuklara sertifikalarını verdi. Vali Vasip Şahin, “Bu tarz çalışmaların çocukların yaratıcılığını ve motor gücünü arttırdığını, çocukları sinemayla yakınlaştırdığını” söyledi.
“Onlar Çocuktular, İstemediler”
Ulusal Belgesel Panoraması kapsamında bugün de gösterimler devam etti. Muhammet Beyazdağ’ın yönettiği Zarok belgeseli ve Esra Alkan’ın yönettiği Beyoğlu’nun Kalp Atışları belgesel filmleri izleyicilerden tam not aldı.
Evrensel bir sorun olan çocuk gelinlerin yaşadığı zorlukları yalın bir dille beyazperdede anlatan Muhammet Beyazdağ, filmde sadece ellerin görünmesini ellerin yüzden daha çok şey anlattığını vurguladı.
Sesin, ritmin bin bir türlüsüne tanıklık eden bir Beyoğlu Belgeseli’ni anlatan Esra Alkan, Beyoğlu’nun artık çok değiştiğini ve bu değişimlerin yerine konacak şeyler olmadığını belirtti. O yüzden değişmeden önceki Beyoğlu’na dair böyle bir belgenin olmasının kendisi için büyük mutluluk olduğunu söyledi.