Bir ülkenin gelişmişliği halkına verdiği değer ve yaşam şartları ile ölçülür. Son zamanlarda Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş, bütün dünya ülkelerin ekonomisini alt üst etse de; ülkemizde ekonomik krizin derin etkisi günden güne halkımıza daha fazla yansımaktadır.
X Araştırma şirketinin yaptığı araştırma ya göre ankete katılanların yüzde 75.4'ü Türkiye'nin en önemli sorununun ekonomik sıkıntılar olduğunu ifade etmiştir. İkinci sırada yüzde 6.2 ile işsizliğin yer aldığı araştırmada; üçüncü sırada yüzde 4.8 ile mülteciler, dördüncü sırada yüzde 2.5 ile eğitim, beşinci sırada yüzde 2.1 ile terör, altıncı sırada yüzde 1.5 ile adalet başlığı yer almıştır.
Yaklaşık 10 yıldır ülkemizin verimli topraklarını beton yığınına çeviriyor olmamız neticesinde; bugün ülkemiz de tarım ürünlerine ulaşma noktasında sıkıntı çekiyoruz. Her şeyin cep yaktığı yerde insanlarımız " Pazara, markete, bakkala, mağazalara" vs. uğrayamaz hâle geldi. Dış güçler, algı oyunları, siyasi çekişmeler, pandemi, deprem, darbeler, savaşlar vs. nedenler her ne kadar ekonomik sıkıntılarımızın sebebi olarak görülse de halkımızın bunları düşünmediği kanaatindeyim. Halkımız inanın artık cebine bakıyor. Söylenen hiçbir sözü duymuyor beni alakadar etmez diyor.
İnsanlarımız artık birikim yapmak bir tarafı günü kurtarmanın derdine düştü.
Güzelim ülkemizde yükselen hiçbir şey düşmediği gibi günden güne fiyatları da artmaktadır.
Serbest piyasa denilerek halkımızla adeta alay edilmektedir. Marketler, mağazalar, alışveriş merkezleri, küçük esnaflar halkı sömürmek de halkımız ise içinde bulunduğu bu olumsuz durumu kanıksamaktadır. Bir zamanlar ev, araba hayali kuranlar bugün kiralık evde dahi oturamamak da otobüse binecek ücreti dahi bulamamaktadır. Denetim mekanizmasının işlevini yitirmesi neticesinde, halkımız yoksulluğa ve kaderine terk edilmiştir. Hükümetimizin içinde bulunduğu tabloyu görmesi harekete biran önce geçmesi elzemdir. Halkımız nasıl ki darbelerde, felaketlerde, seçimlerde tarafını mevcut hükümetimizden yana kullanıp, vatanına sahip çıktı ise artık hükümetimizin de halkımızın sesine kulak vermesi gerekiyor.
Ülkesini açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkum eden her kim olursa olsun sandıkta cevabını geçmişten bugüne muhakkak almıştır. Halkımızın iradesi ile başa gelenlerin, halkımızın iradesi ile yerle yeksan olacağı da apaçık bir gerçektir. Seçmen ile oyun oynanmaz, alay edilmez, görmezden gelinmez. Hangi siyasi parti olursa olsun halkın sorunlarını çözmediği sürece, sonlarının hüsran olacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Asgari ücrete yapılan zam her ne kadar umut verici olsa da hayat pahalılığın önüne geçilmediği sürece verilen her zamlı ücret inanın boşunadır. Halkın cebine girmeden erimektedir. Mevcut hükümetimizin biran önce piyasaya el atması, fırsatçılara göz açtırmaması halkımızın en büyük beklentisidir.
Son yıllarda köyden kente dönüşler neticesinde tarım toprakları boş bırakılmış ve üretim azalmıştır. Hükümetimizin biran önce köylere tekrardan dönüşü teşvik etmesi ve hayat standartlarını iyileştirmesi gereklidir. Ferdi Tayfur'un şu dizeleri şehir yaşamını bizlere özetlemektedir:
Ne ümitle geldik koca şehire,
Allah sonumuzu hayır getire,
Buralarda ağaçları kesmişler.
Yerlerine taş duvarlar dikmişler,
Hadi gel köyümüze geri dönelim,
Fadime'nin düğününde halay çekelim.
Dost acı söyler diyerekten Fadime'nin düğününe çeyrek alamayan çiftçinin, iş bulamayan gençlerin, binlerce insanın kıl kanaat geçindiği bir Türkiye gerçeğini artık kabullenmek ve çözüm bulmak ümidi ile değerli takipçilerime selam olsun.