Adaletsizlik...
Hukuksuzluk...
Ayrımcılık...
AKP iktidarı marifetiyle şimdi bir de kamu görevlileri arasında farklı maaş artışları moda oldu...
Malumunuz, hakim ve savcılara verilen zam HSYK seçimlerine denk getirilince ‘seçim rüşveti’ olarak dillendirildi.
İktidar marifetiyle başlatılan bu uygulama kamu kesiminde sert tepkilerle karşılanıyor. Tepki veren teşkilatlardan biri de Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Büro-Sen oldu.
Bu yüksek oranlı zammın sadece hakim ve savcılara değil, tüm adalet çalışanları ile diğer kamu görevlilerine verilmesi için TBMM önünde eylem gerçekleştirildi.
Genel Başkan Fahrettin Yokuş Bey, yargıçlara yönelik bu uygulamanın, adalete yapılacak en büyük kötülük olduğu düşüncesinde Fahrettin Yokuş Bey, bu konuda şöyle diyor:
“...Bu ayrımcılık anlayışı nedeniyle, hakim ve savcılarımız itibar kaybına uğrayacaklardır. Hükümet daha önce değişik tarihlerde yaptığı iki ayrı düzenleme ile, hakim ve savcıların ekonomik ve sosyal haklarında ciddi anlamda iyileştirmeler yapmıştır. Söz konusu düzenlemeler yapılırken de bugün olduğu gibi, 50 bini aşkın adalet çalışanı göz ardı edilmiştir.”
Gerçekten de gerekçeler ve iddialarda gerçeklik payı büyük. Öyle ya, adalet hizmetini verenler sadece yargıçlar değil ki...Yazı işleri müdürü var, mübaşirler var, zabıt katipleri var; var oğlu var!
Malumunuz adalet saraylarında yoğun koşturmaca içinde 50 bini aşkın adalet çalışanı mesai mefhumu olmaksızın hizmet sunuyor.
Peki şimdi hakime ve savcıya bu büyük sayılacak zam yapılırken diğer adalet çalışanları, memura yapılan komik zamla yetinirse çalışma barışı sekteye uğramaz mı? Adalet hizmetlerinde verim düşmez mi? Görünen o ki çalışma barışı yer ile yeksan olur, verim de...
Adı “Adalet Bakanlığı” olan bir kurumun adli çalışanlar arasında yaptığı bu görünen ayrımcılık ayıpların en büyüğüdür. Kamuda ve her alanda yapılan ayrımcılığın ne zaman önü alınacak merak ediyorum.
* * *
Sözüm ona CHP; Atatürk’ün kurduğu parti öyle mi? İcraatlarına bakınca çok değiştiği açık ama ne diyelim dilin kemiği yok. Ahkam kesen kesene...
Bakın son yaptıklarına...
Yer Diyarbakır’ın Çüngüş ilçesi... AKP, CHP ve malum parti HDP bir böyyük icraata daha imza atıyorlar! Dağlardan taşlardan silinen “Ne mutlu Türk’üm diyene” tabelası öyle ağırlarına gitmiş olacak ki oy birliğiyle kaldırılmasına hükmediyorlar! Ne diyeyim yazıklar olsun! Yüce Atatürk’ün kemiklerini sızlatacaksın sonra da Atatürkçülükten söz edeceksiniz!
Devam edelim CHP’nin akıl almaz icraatlarına...
Aklı karışık CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü öğrencileriyle yaptığı görüşmede “YPG yani PKK’nın Suriye’deki uzantısına “...vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” demez mi? Haydi çıkın işin içinden... AKP ile CHP’nin, bölücü teröre sakat ve mahsurlu bakıştaki yakınlıkları çok dikkat çekici değil mi?
Ne yazık ki; dağdaki eşkıya hak arayan özgürlük savaşçısı, terör örgütü barış gönüllüsü, Mehmetçik ise insan haklarına kast eden garabet olarak tasvir ediliyor. Kılıçdaroğlu’nun bu söylemi gerçekten de gafletin ötesinde bir ihanet.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Sekreteri İsmet Büyükataman Bey’in soruları karşılığını bekliyor. Bakalım, ne cevap verecekler?
Gerçekten ‘PKK’nın uzantısı olan bir örgüt vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumsa, PKK da mı böyledir?’
İsmet Büyükataman Bey’in CHP’ye bir de önemli önerisi var; şöyle diyor:
“...Sürekli Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını kullanan partinin bugünkü politikaları ancak gafletin ötesinde ihanetle açıklanabilir; CHP, yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasına ihanet etmiştir. CHP bundan sonra Atatürk’ü ağzına almamalı, vatanseverlikten bahsetmemelidir.”
* * *
Bir hatırlatmayı da unutmayalım. 26 Ekim, Türk işçisinin Ankara’da otağ kuracağı gün... Ankara Spor Salonu’nda Türk işçi hareketinin şöleni var. Ülkücü İşçiler Derneği’nin düzenlediği bu şölenin Türk işçi hareketinin uyanışına vesile olması en büyük temennim olacaktır. Düzenleyenlerden Allahım razı olsun. Türk milletinin uyanışı için gelin dua edelim.
Ölüm yıldönümünde rahmetle andığımız Bosna Hersek’in efsane ismi Aliya İzzetbegoviç’in bir sözü ile yazımı noktalıyorum:
“- Dürüst olan ile kabiliyetli olan arasında bir tercih yapmak durumunda kalırsanız eğer, dürüst olanı seçiniz.”