Türkiye; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildi. Şu ya da bu şekilde de olsa bu seçim sonucu alkışlanır.
Evet, alkışlanır! Ama, o kadar da yüksekten atılarak ZA-FER kutlamalarına döndürülemez!
Bakın, neden?
Konseyin geçici üyeliğine Batı Avrupa grubundan 2 ülke seçilecektir. Türkiye"nin rakipleri; yaşadığımız küresel krizde iflas eden İzlanda, diğeri de Avrupa"nın şımarık çocuğu ve bizim için hiç de dost olmayan Avusturya...
Sonuçta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda oylama yapıldı; Türkiye, Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009 - 2010 geçici üyeliği seçimlerinde, 1. turda üçte iki çoğunluğu alarak 151 oyla üye oldu. Aynı grupta Avusturya da 132 oy alarak seçildi. İzlanda ise gerekli olan 128 oyun altında kalarak 87 oyla elendi.
Sonra sırasıyla seçilenler Afrika bölgesinden tek aday Uganda, Latin Amerika ve Karayibler"den tek aday Meksika ve Asya grubunda İran"a karşı Japonya...
Tarihçeye baktığımızda BM Güvenlik Konseyinde 1951-1952, 1954-1955 dönemlerinde ve son olarak da 1961 yılında Polonya ile paylaştığı bir yıllık yarı dönemde yer alan Türkiye, 47 yıldır konseyde temsil edilmiyordu.
Bu seçim sonuçlarıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhuriyet diplomasisinin ve her vatandaşın iftihar etmesi gerektiği iddiasında! Gerekçesi de seçim sonucu en mühim bir başarı... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da seçim sonucunun 5 yıllık bir çabanın ürünü olduğuna dikkat çekiyor.
Evet, 192 ülkenin oyunun 151'ini birinci turda almak önemli de gelin işin ayrıntılarında biraz gezinelim:
Üyeliğimiz dış politika uzmanlarınca çarpıcı bir sonuç olarak değerlendirilse de, bu iş için ayrılan paranın en başta 50 milyon dolar olduğunu hemen söyleyelim.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu ayrılan para ile 5 yıldan bu yana kulis çalışmaları yapmıştır. Afrika, Asya, Güney Amerika, Pasifik ve Avrupa ülkeleri nezdinde yapılan kulislerin ötesinde ne yapılmıştır biliyor musunuz; Birleşmiş Milletler"e borçlu olan ve bu nedenle oy kullanmaları yasak olan ülkelerin borcu Türkiye tarafından ödenmiştir! Bu ödeme elbette ki şartlıdır. Borcunu ödeyemeyen ülkeye Türkiye"ye oy vermesi karşılığı ödenen bu borç, para sıkıntısı yaşayan BM çevrelerini de sevindirmiştir!
Diplomasi çevreleri yine de bu seçim sonucunu Türkiye için büyük bir zafer olarak nitelendiriyor. Ben de bu seçim sonucunu bir nedenle çok önemsiyorum. Yıllar yılı uyuduğu iddia edilen Türk Dışişleri Camiası, inşallah üzerindeki ölü toprağını atmıştır artık.
Türk insanının, bu seçim sonucuyla ilgili değerlendirmeleri ile yazımızı noktalayalım.
Söz okurda:
Uganda ile aynı grupta yarışmak
Rakibimiz çok güçlüydü;
Biri iflas bayrağını açıklamış İzlanda
Diğeri Avusturya...
İlk iki gruplara kalacaktı.
İzlanda çekilince gruplara kaldık sayın seyirciler büyük başarı...
Çok büyük başarı...
Diğer gruptan gelen Uganda, Meksika, Karayip Adaları ve daha önce bu grupta bulunan Burkino Faso ve Libya ile aynı gruba düştük sayın seyirciler. Ağlamak istiyorum... Hüngür hüngür ağlamak istiyorum. Ağla Türkiye...
Umarım dik dururuz! diye temennide bulunan Türk insanının tepkisine bir bakalım:
ABD, her dönemde kendi politikalarını destekleyen ülkeleri (yani kullanabildiklerini) güvenlik konseyi geçici üyeliğine seçtirmiştir. Orada izlenecek politikaları kullanılacak oyları izleyin görün...
Bir başka insanımız ise Bu ne işe yarayacak? diye soruyor ve ekliyor:
KKTC mi tanınacak? PKK teröründeki haklılığımız mı? Karabağ sorunu mu anlatılmış olacak? Ermeniler Karabağ"dan mı çekilecek? Bugüne kadar batıdan ne yarar gördük ki ?
Bir de Sezar"ın hakkını Sezar"a verelim ve AKP mucizesinden tüyleri diken diken olan Türk insanının sözleriyle yazımıza son noktayı koyalım:
Rabbim, Sayın Başbakanımıza ve hükümet üyelerine basiret, fesaret versin. Allahım sen bu insanların yanında ol, yardımcısı ol, yanlış işler yaptırma. Amin...