İmralı’ya gittik, geldik; yandaş medyanın önüne bir gündem koyduk!
Sağından çeviriyorlar, karşısından çeviriyorlar; ha babam de babam!
Zihinler karmakarışık...
AKP iktidarı gereğini yaptı ya ya onlar - bunlar sabote ederse…
Suçlu ayağa kalk, hazır!
Senaryoları çevirip çevirip oynuyorlar!
Hiçbir iktidarın bu kadar yandaş medyası olduğuna ben tanıklık etmedim.
Allıyorlar, süslüyorlar; sen çok yaşa padişahım!
Allahımdan her şeyin hayırlısını nasip etmesini niyaz ederken bir yandaş gazetenin manşeti çok dikkatimi çekti. Sosyal medyada da hiç düşünmeden paylaştım. Vay başıma gelenler... Yandaşlar hop oturup hop kalktı!
Gazete, eski bir bebek katili kanlı terör örgütünün elemanına dayandırdığı ve manşetten verdiği haberde çok büyük bir uyarıda bulunuyor!
Başlık aynen şöyle:
Eski PKK’lı uyardı: Ergenekon sabote edebilir! Ve ekliyorlar; derin devlet ve komşu ülkeler çözüm sürecini baltalamak isteyecek...
Haberin spotunda bir hatırlatma; bebek katili eli kanlı teröristle görüşme süreci sancılı olacakmış...
Umudunu eski PKK’lıların açıklamalarına bağlayan yandaşlara bir Türk atasözünü hatırlatmak istiyorum!
Kılavuzu karga olanın...
Burada yandaşlara nokta koyuyor; geçen hafta yüreğimiz yana yana andığımız Sarıkamış Şehitlerimizle ilgili kıymetli bir hemşehrimden, Vahap Akbaş Beyden aldığım bilgi notunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Konu önemli...
Çünkü gidip de dönmeyenlerin öyküsü...
Vahap Akbaş Bey, dedelerinin hikayesini aktarırken şöyle diyor:
“Fazla bir bilgim yok. Şöyle ki; zor hatırlıyorum. Doğanşehir’de iken küçüktüm, babama evrak gelmişti. Çavuşlu Köyünden Süleyman Akbaş’ın çocuğu olarak yapılan tahkikatta tek babam Perçemli Mehmet varmış.
Babam bir yaşında iken dedem askere Doğu Cephesine gidiyor ve bir daha dönmüyor. Daha sonra aramalarının nedeni babama şehit maaşı bağlamakmış.
Fakat dedemin dönmeyişi üzerine babamın amcası ki onun adı da Mehmet askere gidince asker maaşı ve malların bölünmemesi için babamı kendi nüfusuna alıyor. Bilahare Genelkurmay’ın yazısına cevaben evrak araştırmasına giren rahmetli babam, hiçbir kayda ulaşamadı. Çünki o zamanki nüfus kayıtları Akçadağ ilçesinde imiş. Son yangında tüm eski kayıtlar yanmış...
Acaba doğru mu söylediler yoksa savaş sonrası her ülkede olduğu gibi yeni nüfus yapılanması neticesinde kayıtlar bu şekli mi almış bilemiyoruz.
Ben en son dedemin kardeşi rahmetli Mehmet Amcamla Mersin’de görüştüğümde net olarak dedemin Doğu Cephesine gittiğini ve bir daha dönüşünün olmadığını, şehit olduğunu kendisine söylediklerini bana anlatmıştı.
Aslını böyle öğrenmiştim. Doğrular ölüm döşeğinde söyleniyor nedense...
Sarıkamış’taki şehitliğe iki defa gittim; her yolum düştükçe de gitmek istiyorum. Hem de kışın gittim ve nefes kesen o soğuk havayı soludum.
Diğer dedemden yani annemin babasından da dinledim; o ayrı bir hikaye.
Doğu Cephesinde Ruslara esir düşüyor. Bir yıla yakın zaman daha sonra birkaç arkadaşı ile kaçıyorlar. Orduya iltihak ettikten sonra Batı Cephesinde savaştığını anlatırdı...
Muhakkak ki hepimizin atası dedesi aynı şartlarda bu vatana hizmet etmişlerdir. Ama gelin şu günlerimize bakın ki memleketimiz ne halde? Bu günler için mi geçmişimiz bu kadar eziyet ve yokluk içinde kurtardıkları vatanı bizlere teslim etmişler? Ben şahsen geçmişimize layık olduğumuzu düşünmüyorum, ülkenin haline bakınca! Postalın dilini kesip suya batırdıktan sonra emerek bu ülke için savaşan insanlar nerde, bizler nerelerdeyiz?
Üzülüyorum......
Sevgili hemşehrim, yıllarca yazılsa yine az gelir. Kaybetmediğimiz hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. İnşallah bu söylediklerim bağımsızlık, özgürlük, birlik ve beraberliğimiz için söylenmemiş olur. Selam ve sevgilerimi gönderiyorum.”
İngiliz Komutan Towsend’e ait bir sözle yazımı noktalıyorum:
“- Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.”