Suriye’de düşürülen pardon düşen uçağımız... Hakkari’de çakılan helikopterimiz... Yanan yüreklerimiz… Suriye sınırından gelen tehlikeli haberler...
PKK paçavrası tahrikleri, Esad rejiminin kalbine intihar saldırısı arasında Can Kerkük ve Musul’da intihar saldırıları içinde gündeme bir de yeniden futbolumuz giriyor.
Şike fırtınası dinerken, herkes kendini yeni sezon heyecanına kaptırdı bile... İlk düdük Ağustos’ta bayramla birlikte çalacak.
Heyecan artarken kulüplerden yapılan açıklamalar futbolumuzdaki yüksek gerilimin körüklendiğini gösteriyor.
Biri rakip taraftarlarını her açıklamasında sinir küpü yapar, bir diğeri yapacakları bir maçı Osmanlı’yı yenmeleriyle kıyaslar. Sonra da bunun adı futbolun barış dili olur.
Vallahi pes!
Hani spor barış dili derler ya bugün futbolda yakışıksız bulduğumuz bazı esintilerden söz edeceğim.
Nereden başlayalım?
Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki stat polemiği...
Galatasaray ile Trabzonspor arasında transfer polemiği...
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında bitmeyen senfoni; yönetici atışması...
Bir kulübün televizyon kanalındaki rakip takımlı spiker krizi...
Ve, Türk spor basınında vur kaç taktiği! O dedi, bu dedi; laf taşıma maratonu...
Spor sadece futbol değildir sloganı arasında yönetmenliğini yaptığım Türkspor Gazetesi’ni öyle arıyorum ki... Dedikoduya yer yoktu, gerçekler ortaya seriliyordu...
Bir de ünlü transferlere rakip takım hakkında söylettirilenler ar ya her şeyin üzerine tuz biber ekiyor...
Bu sezon öncesi bunun figüranlığını da Hollandalı Dirk Kuyt’a ihale ettiler!
Hazret; ayağının tozuyla demeci patlattı: Oynadığım takımlarda derbilerde hep gol attım, umarım Galatasaray’a da atacağım!
Hızını alamadı bir demeç daha: Galatasaray’a karşı iyi oynayıp bir de gol atıp “Gerçek Fenerbahçeli” olmam gerektiğini biliyorum!
Hollandalı yıldızın şimdi de kırmızı kramponları olay oldu! Efendim neymiş; Fenerbahçeli kırmızı giymezmiş!
Vay, vay, vay...
Dirk Kuyt baktı pabuç pahalı, kırmızıyı turuncuya çevirdi; Hollanda milliyetçisi olduğunu gösterdi: Turuncu Hollanda Milli Takımı’nın rengi. Taraftarlar bilsinler ki bu kramponlar turuncu! Merak etmesinler, ben asla kırmızı krampon giymem! Bakalım; Türk Milli Takımının rengi olan kırmızıya kim sahip çıkacak?
Barış dili futbolda bir de tarihi kinden söz edelim şimdi...
Fenerbahçemiz, Şampiyonlar Ligi’nde Romanya takımı ile eşleşti ya Rumen kulübünün eski bir hakem olan Başkanı Porumboiu kükredi: “Türk ekibiyle nasıl mücadele edeceğimizi Büyük Ştefan sayesinde biliyoruz.”
Hemen “Büyük Ştefan” kimmiş, okurlarımıza aktaralım. Bu zat, Romanya tarihine göre 1457-1504 yılları arasında 47 yıl hüküm süren en ünlü Boğdan voyvodalarından biri... 1475 yılındaki Vaslui Savaşı’nda da Osmanlı Ordusunu yenmeyi başarmış! Ancak bu Rumen’in ölümünden sonra 16. yüzyılda Boğdan yine de Osmanlı hakimiyeti altına girmekten kurtulamadı.
İşte bu barış gönüllüsü, pardon futbol tüccarı işi öylesine kaşıyor ki şaşmamak mümkün değil!
Ya, Mesut Özil’imizin başına gelenlere ne demeli?
2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda başta Mesut Özil olmak üzere pek çok Alman oyuncu, milli marşlarını söylemedikleri için eleştiri oklarının hedefi haline gelmişti.
Şimdi ok büyük yerden geldi!
Almanya Futbol Federasyonu Onursal Başkanı Mayer Vorfelder, milli marşı söyleyemeyen futbolcunun derhal milli takımdan atılması çağrısında bulundu ve Mesut Özil'i hedef aldı. Tam bir nazi mantığı!
Bu yazımda ciddi gündemler arasından kaçıp futbolda yaşanan çirkinlikleri sizlere aktarmaya çalıştım. Evet, Allah aşkına tüm bunların içinde barış dilini gördünüz mü?
* * *
ama bir önemli gündemden kaçamadım!
Eet, yazımıza Türkçe sevdalılarına, başta da TBMM Başkanımız Cemil Çiçek’e kötü bir haberle nokta koyalım!
Duydunuz mu; Hakkari Üniversitesi Rektörlüğünün kararıyla bir yüksek okulun adı Kürtçe isim olan “Çölemerik” olarak değiştirildi!
Ben bu kararı alanları Karamanoğlu Mehmet Bey’e havale ediyorum! Karamanoğlu Mehmet Bey bakın ne diyor:
“-Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya...”