Fesat; kötü şey... Türkçe karşılığında şöyle diyor;
Bozukluk... Bozuculuk... Hile... Arabozuculuk...
Düzen... Dolap... Oyun... Desise... Entrika...
Say sayabildiğince...
Türkçe dersinde değiliz ama Usta Başbakan’ın Türkiye’sinde bir garip karardan söz edeceğim ki, bunların bilinmesi gerek!
Yüce Meclis’te bir 4. yargı paketidir gidiyor...
Paket, “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile ilgili...
Ve, paket Adalet Komisyonu’ndan geçti transit bir şekilde... Öyle ya çoğunluğun iktidarı var!
Paketteki insan hakları ve ifade hürriyetinden söz etmesine bakmayın bir de “ihaleye fesat karıştırma” suçunu düzenliyor!
Haydi gözünüz aydın fesat karıştıranlar Komisyonda nur topu gibi bir oğlunuz oldu!
Devletin kurum ve kuruluşlarının yaptığı ihalelere fesat karıştıran kişiye verdiği cezalar artırılacağına indirim gidildi. Hem de ne indirim...
Fesatçı oğlu fesatçılara verilen “5 yıldan12 yıla kadar olan hapis cezası”, Usta’nın Türkiye’sinde artık “3 yıldan 7 yıla” iniverdi!
Fesat karıştırıp devleti zarara uğratmayanlar ise iyice yaşadı. Onların cezası da 1 ila 3 yıl arasında uygulanacak. Ne güzel adalet değil mi?
Fesada neden olanları sevindiren bu kararla ilgili olarak hukukçulardan da endişe dolu açıklamalar geliyor. Yeni değişikliklerle fesat karıştıranların işten sıyırabilecekleri iddiası çokça dillendiriliyor. Malumunuz, bu durum da ihalelere bolca fesat karıştırılmasına sebep olabilir!
İşte böyle böyle...
***
Bir garip karar da elektrik faturalarında... kalktı-kalkıyor denilen kayıp kaçak parası haracı hırsızlardan değil namuslu vatandaştan alınmaya devam edilecek. Usta Başbakan’ın Türkiye’sinde elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak parasını, 3 yıl daha bütün aboneler ödeyecek.
Gözünüz aydın olsun karar; Elektrik Piyasası Kurumu’nun kararına göre, kayıp kaçak bedelini namuslu vatandaşlar olarak tıpış tıpış ödemeye devam edeceğiz. Üstüne üstlük hökümetimiz gerekirse bu kararı uzatabilecek!
Ne güzel Türkiye değil mi? Çalan götürüyor, namuslu vatandaş ödüyor!
***
Bir de hatırlatma yapalım yazımızın sonunda... Malum, 1 Nisan geride kaldı... Masumca şaka gününün nasıl bir hilenin yıldönümü olduğunu bilmeyenler lütfen okusunlar:
15. Yüzyılın sonlarında, Haçlı Ordusu İspanya’da Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı Ordusunun Komutanı yapar yapacağını… 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur'an-ı Kerim, bir elinde İncil 'Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım' der.
Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı Ordusu Komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir ve bütün Müslümanlar şehit edilir.
İşte o gün bugündür 1 Nisan Hıristiyanlar arasında “Hile Günü” olarak kutlanmaktadır. Anlayacağınız, 1 Nisan bir şaka günü değildir...
Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı, Büyük Önderimizin Mustafa Kemal Atatürk’ün çok yerinde bir teşhisine dikkat çekerek yazıma nokta koyuyorum:
“...Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz.”
Selam ve dua ile...