Hamd ederek yaratıcısının huzuruna çıkan kul yaratıcın kudretinin farkında olduğunu Alemlerin Rabbi diye zikrederek göstermektedir
Yaratıyla kendisi ve diğer varlıklar arasındaki ilişkiyi, diyalogu, sistemi, nezaret ve terbiyeyi, bağı, alakayı
Alem ile Rab kelimelerini zikrederek marifetullaha derinlik kazandırmaya çalışıyor
Alem, çoğul ve akıllı manası yüklenmiş bir kavram.
Mesela, cümle alem buraya döküldü deriz.
Cümle alem geldi deriz
Cümleniz davetlisiniz deriz
Böyle denildiğinde canlı ve akıl sahibi manaları yüklenmiş olunur
Bizler alemleri, dünyamızdaki bir çok şeyi cansız diye adlandırsak da aslında her şeyin lisanı haliyle Allah'ı zikrediyor olması cihetiyle canlıdırlar
Bizim cansız, câmid dediğimiz dağların feryadını bakın Kuran nasıl ifade ediyor:
Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr Suresi, 21)
Bu ayeti kelime korku saygı baş eğmiş gibi kelimeler ile her şeyin Allah'ın varlığına canlı birer delil, ayna olduğunu görüyoruz.
Bu canlılığı Efendiler Efendisinin avucunda zikreden çakıl taşları,
Efendiler Efendisinin kendisine dayanarak hutbe irad ettiği kütükten ayrılmasıyla kütüğün inlemesi,
Efendiler Efendisinin bir işaretiyle huzuruna gelip selama duran ağaç
gibi mucizelerde,
Ve günümüzde ilim ve teknoloji ile nice cansız dediğimiz varlıkların aslında Cenab-ı Hakk'ın Hayy ismin tecellisi ile hayat sahibi olduğunu öğrenivermekteyiz
Elhamdulillehi rabbil alemin ayeti kelimesini biraz düşünerek okuyan Alem ile Rab kelimeleri arasında mükemmel bir bağın söz konusu olduğunu görür...
Rab terbiye edici
Kim terbiye edilir, edilebilinir?
Ağaç, taş, kaya, dağ vs... cansız ise terbiye edilebilmesi mümkün müdür?
Aleme akıllı manasını yüklemek ne mana ifade ediyor?
Nasıl bir derinlik var?
Eğer saydığımız bu varlıklar terbiye ediliyorsa, edilebiliyorsa demek ki onlar cansız değil, hele hele başı boş hiç değil
Bir görev için yaratılmış
Ve görevlerini de hakkıyla yaptıklarını/yapacaklarını yukarıda zikrettiğimiz Şayet Biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr Suresi, 21) ayeti kerimede anlıyoruz
Saydığımız varlıklar cansız ise, Alem kelimesi akıllı manasında kullanılmamış ise, neden
Rabbil alemin yerine rabbil ins ve cin denilmemiş
Rab kelimesi Alem kelimesine akıl sahipliğini yüklemiyor mu?, hayatı vermiyor mu?
İşte kul rabbinin huzuruna çıkarken Cenab-ı Hakk'ın kendisiyle birlikte bütün alemin her yönüyle maliki olduğunu ve niyetlendirdiğini düşünerek,
Benimle birlikte bütün alemi terbiye eden, belli bir sistem içinde yediren, içiren, hayatını idame ettiren Rabbim!
Sana bütün alemler adına, onların bir sözcüsü olarak teşekkür ediyoruz
Bizi başıboş, kendi halimize bırakmadığından dolayı teşekkür ediyoruz
diyor.
Düşünün bir akıl sahibi için, başıboş bırakılmak,
Muhatap kabul edilmemek,
Değer verilmemekten daha büyük ne işkence olabilir ki
Değil akıl sahipler için,
bir hayvan için dahi başıboşluk, sahipsizlik ne büyük bir işkence, sefalet, hüzün verici
Fatiha sadece namazda okunulup geçirilen bir süre olamaz, olmamalı,
Hele hele ölülerin arkasında, taziyelerde ölü için okunacak bir dua hiç değil, olmamalı
Kul ile Allah arasında paylaşılan bu mübarek süre, okuyanı, dinleyeni,
Yaratıcıyı hakkıyla tanımaya,
Kişinin kendisini bilmeye,
Rabbi karşısında edebini takınmaya,
İnsanı Ehsani Tak'vim sırrına mahzar olmaya çağıran bir davettir
İnşallah Fatiha üzerine ait mülahazalarımıza devam edeceğiz