Kalbi kirli insanların çağına denk geldik
üstadım. Nereye adım atsak toz,
hangi yüreğin kapısını çalsak kir.
Acaba Özdemir Asaf'ın da dediği gibi ;
“Çokça yağmur yağsa , temizlenir mi şu dünya..?
Nedir bu vaziyet sizce nereye gidiyor bu insanlık? Eski günleri adeta arar olduk. Neden diye soranlara, eski günleri gelin hep birlikte yad edelim.
Bizim zamanımızda eskiden büyüklere saygı denen bir kavram vardı. Annemizin, babamızın, büyüklerimizin sözünden biran olsun çıkmazdık. Söyledikleri yanlışta olsa dinler, saygıda asla kusur etmezdik. Bir dediklerini iki etmez, söz bize gelmedikçe sözleri ziyan etmezdik. Büyüklerimizin yanında ayaklarımızı üst üste atmayı saygısız bir davranış bilirdik. Mesela bir utanma kavramı vardı o zamanlar. Laf söz olmasın, birileri yanlış anlamasın diye başımızı öne eğerdik. Genç kızları, bacımız gibi sahiplenirdik. Bir şey söyleyecek olsak kafamızı önümüze eğer söylerdik. O zaman ki kızlar yatak odası kıyafetleri ile sokakta gezinmezdi. Kızlarda utanma, haya, edep en güzel çeyiz, elbiseydi. Erkek hanımını kıskanır, sosyal medyada reklam etmezdi.
Aklıma gelmişken o yıllarda banka nedir bilmezdik. Bakkala falan borç yazdırır, borç yiğidin kamçısıydı sözler ise senetti. Kimse faiz bataklığına bulaşmaz, kredi nedir bilmezdi.
Öğretmenlerimizi uzaktan görünce ceketimizin önünü iliklerdik. Öğretmenlerimizi annemiz , babamız gibi sever, sahiplenirdik.
Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti ama, okul önünde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi.
Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper severdin. Taciz, tecavüz, sapık, cinayet nedir kimse bilmezdi. Semtlere göre okul farkı vardı ama anneler ve babalar okullara müdahale etmezdi. Okulların kalitesi değil, çocukların okullarda zekası ön planda gezerdi. İnsanlar Allah’tan korkar, kuldan utanır, başı önde gezerdi.
Sokaklarda ruhsuz, başıboş, sarhoş, katil, cani insanlar gezinmezdi. Millet işinde gücünde , herkes ekmeğin derdindeydi. Kimse kimseye asla zarar vermezdi. Çocuklar sabahtan, akşama kadar bahçelerde top oynar. Uyuşturucu bataklığına düşmez, psikiyatri nedir bilmezdi. Yediğini, içtiğini, giydiğini beğenmeyen bir nesil bizim zamanımızda yetişmezdi. Şükretmeyi bilen azla yetinen bir nesil vardı belki, ama harama el uzatmak nedir bilmezdi. Çocuklar öyle saatlerce telefonda asla gezinmezdi. Gaz lambasının lüks, siyah beyaz televizyonun her evde bulunmadığı yıllarda, büyükler sohbete dalarken çocuklar ise sokaklarda gazoz kapağı, misket, yakar top, çelik çomak, uzun eşşek, saklambaç, körebe oynar evine dönerdi.
Filmler diziler kısıtlıydı ama "Vikingler, Şirinler, Taş Devri, Bugs Bunny, Temel Reis, Pembe Panter, sevimli hayalet Casper, Pokemon, cedric, ninja kaplumbağalar" çizgi filmler çocukların gözdesiydi.
Komşular her daim birbirinin yardımına koşar, hal hatır sorar, misafirsiz evler bereketsiz diye tasvir edilirdi. Bayramlar ise o zamanlar bir başka güzeldi. Kimse öyle seyahat, tatil, gezi düşünmezdi. Büyükler ziyaret edilir, eller öpülür hayır duası alınırdı.Ayırım, ötekileştirme, öteleme yoktu. Kimse kimseyi hor görmezdi.
Çocuklar her sabah erkenden uyanır evden çıkar, akşama kadar mahallede oyun oynardı. Mahalleler en güvenli yerlerdi. Komşunun yaptırdığı küçük çeşmeden yorulunca su içilir, annelerimizin ekmeğe sürdüğü salçayı çikolata gibi yer, yamalı pantolonlarımız, kara lastiklerimizle oyuna devam ederdik.
Kin, nefret, öfke nedir bilmezdik. Kim hangi takımı, partiyi, derneği tutar umrumuzda bile değildi. Çocuklar kavga edince aileler araya girmezdi. Biri yaralansa aileden önce komşu koşar tedavi ederdi. Silahla, bıçakla, sopayla evler basılmaz kimse darp edilmezdi. Birinin cenazesi, düğünü, kınası kısacası hüznü, sevinci, acılarını herkes kendine dert edinirdi. Sevgiler ise temiz yaşanır seven içten severdi. Kimse sosyal medyadan ölüyorum, seviyorum demezdi.
Çeşme başında aşıklar sevdiğini bekler, maniler, şiirler dizerdi.
Sevmek öyle kolay değildi. Emek, yürek, sadakat isterdi. Sıkıldım bırakayım kimse demezdi. Aşıklar sevdasını mektuplara, kilimlere , ağaçlara nakşederdi. Yıllarca içinden sever ama sevdiğini söylemeye çekinirdi. Sevdiğinin saçının teline dokunmaya cesaret edemezdi.
Gelmeyeceğini bilse de uzaktan severdi. Sevdasını kalbine gömerdi ama sevdiğine asla zarar vermezdi.
Komşunun kızları komşunun erkek çocuklarına emanetti.
Dışarıdan hiç kimse yan gözle komşu kızına bakmaya cesaret edemezdi.
İnsanlar insandı, komşular komşu, hüzünler ve sevinçler ortaktı. Yaşamın bir tadı ve anlamı vardı. Kısacası yaşamaktan insanlar zevk alırdı.
Şimdilerde ne siz sorun ne ben anlatayım. Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim...
Eskiler mi güzeldi, eskiden mi ?
Ben bu çağa yabancıyım. Herşey eskiden güzeldi, eskiler güzeldi.
Memleketimin güzel insanlarına selam olsun.