Türk sinemasının bir zamanlar en güzel filmi olan "Doktor Civanım' ı" eminim hepiniz seyretmişsinizdir. İmkansızlıklarla doktor olamayacağını anlayan "Kemal" hastahanede hizmetli olarak çalışmaya başlamıştır. Köyüne döndüğünde ise kendini doktor olarak tanıtır. Halkına çeşitli bitkilerden ilaç yaparak bedava tedavi eder.
Düşünce ve komedinin bir arada harmanlandığı bu devasa film; inanın günümüzde ki doktorlara adeta ders niteliğinde. Doktorlarımızın zorlu bir mesleği icra ettiğinin farkındayız. Yıllarca dirsek çürütüp ve emek verdiklerini de toplum olarak biliyoruz. Anlam veremediğimiz olay ise bir kaç gündür yaptıkları eylemler de sadece bir tek kendi sorunları varmış gibi davranmaları. Yaptıkları eylemler ile halkı mağdur etmeleri.
O halde hepimiz toplum olarak işimizi bırakalım. Görevlerimize gitmeyelim, yerimiz değişmesin, aldığımız ücret yetmiyor diyerek isyan edip bu ülkeyi terkedelim.
Olacak iş değil!
Yaptığınız ne size ne de mesleğinize yakışmıyor. Doktorluk mesleği kutsal ve parasal olarak ifade edilemeyecek bir meslek dalıdır. Bugün işini hakkı ile yapan bazı doktorlarımızı tenzihen bir kaç noktaya değinmek istiyorum.
Toplumda ne hikmetse hep sağlık çalışanları mağdur rolünü oynuyor. Oysa ki hastalara yaptıklarınızı anlatsam insanlığınızdan utanırsınız. Hastahane koridorlarında insanları resmen ölüme terk ettiğinizi saymıyorum bile...
Birgün olsun düşündünüz mü ben aldığım ücreti hak ediyor muyum?
Milletim benden razı mı?
İşi mi Allah için yapıyor muyum?
Başımı yastığa koyduğumda, vicdanen rahat mıyım?
Şayet bu soruları kendinize sorduğunuzda cevap verebiliyorsanız, sizler yeryüzünün en iyi doktorlarısınız.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorlara yönelik;
"Giderlerse gitsinler, bizde yeni mezunlarımızın atamasını yaparız" sözlerini hepiniz işitmişsinizdir.
Bu serzenişten sonra birçok doktorumuz istifa etti. Kimisi bir kaç gündür eylemde . Biz gidersek sağlık sistemi çöker diye havalara giriyorlar.
Allah aşkına siz kimsiniz!
Kendinizi ne sanıyorsunuz!
Görende her türlü hastalığa çare bulmuş dehalarsınız. Doktorluk mesleğini küçümsemek değil niyetim, lakin kendinizi o kadar da yüksekte görmeyin. Burası "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" devletimizin işleri de hiçbir zaman sekteğe uğramaz. Bugün topunuz istifa etseniz dahi; dış ülkelerden hekimler ülkemize getirilir. Yeni doktorlarımızı eğitirler. Sağlık sistemimiz kaldığı yerden devam eder.
Hangi meslek dalı olursa olsun; tamamında bu sözlerim geçerlidir. Bugün bazı doktorlarımızın açtığı utanç verici pankartları görünce, öleceğimi bilsem beni bu hekimlere teslim etmeyin diye yalvarırdım.
Bu mudur sizin vatan sevginiz, millet aşkınız, bayrak tutkunuz!
Ecdadınızın yüzüne nasıl bakacaksınız!
Hiç mi utanma duygunuz yok!
Mehmetçiğimizi tedavi etmek için cepheden cepheye koşan, vatanı için ölmeyi şehadet bilen doktorlardan hiç mi ders almadınız? Bugün iş bırakma eylemi ile kaç vatandaşımızın sağlığını, canını menfaatleriniz ötesinde hiçe saydınız...
Kanuni Sultan Süleyman der ki;
Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi” sözün kısaca anlamı ; “Hayat, sevinç ve mutlulukla, acı ve sıkıntılarla iç içe yaşanır. Pek çok dert ve sıkıntı insanın karşısına çıkabilir. Ancak bütün bu problemler sağlık kadar önemli değildir. Tek bir nefesin bile değeri bilinmelidir. Bütün dünya insanın olsa bile sağlık olmayınca hiçbir önemi olmuyor’’
Burada kimseye ders vermek değil niyetim. Bu vatanın evladı olan ne demek istediğimi zaten anlayacaktır.
Şu fani dünyada inanın hiçbir makamın bir önemi yok. Menfaatlerimizi, egomuzu, ben merkeziyetçi tavırlarımızı artık bir yana bırakalım. Küçük hesaplar uğruna değil; işimizi vatanımız, milletimiz, devletimiz Allah'ın rızasını kazanmak için yapalım.
İyi bir hekim;
Nezaketle dinlemek, akıllıca konuşmak, dikkatlice düşünmek ve tarafsızca karar vermek zorundadır. (Sokrates)
(İbn-i Sina, Farabi, lokman Hekim, Aziz Sancar, M. Gazi Yaşargil, Serap Aksoy) vb. meslektaşlarını örnek alan doktorlarımıza selam olsun...