Türkiye’nin kuruluşundan beri Türklük, hiç bu kadar aşağılanmadı ve aciz kalmadı.
Öyle bir hale geldik ki; “Türk’üm” demeye korkar olduk.
Örnekler ortada... yazdım, hatırlatayım; ne ilginçtir ki Türk’ü yüceltmekle suçlanan bu satırların yazarı nefret söylemiyle itham bile edildim!
Eet, o ithamcıların iddiaları Allah’ıma şükrolsun ki benim şeref madalyam olarak kalacak.
Ne yazık ki, bizi bu hale getirenler de zamanında Türk milliyetçiliği için sözde mücadele eden ama şu an Türkiye’yi yönetmekte söz sahibi olan bazı devlet büyüklerimiz!
Memlekette Türklerin dışında ne kadar etnik veya dini grup, siyasi düşünce, menfaatçi, görevli veya kanı bozuk varsa ayaklandı. Memleketi el birliği ile toz duman ettiler.
Sanki tek elden çıkmış robotlar gibi yıkmak için uğraşıyorlar.
Ama yok öyle yağma, bre bedbahtlar, bre kendini bilmezler rüyadan uyanın; bu memleketi yıkamazsınız!
O sizin pek önemsemediğiniz ve şu an sessiz ama büyük bir çoğunluk olan aziz Türk milleti öyle bir millettir ki; kükrediğinde neler yapacağını görmeniz için sadece tarihe bakmanız yeter.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran asli unsur Türk milletidir. İsmi “Türkiye”, halkı “Türk”, ezgisi “Türkü”dür. Türk’ün tarihi dünya tarihiyle eşittir.
Türk milleti asildir.
Türk milleti korkusuzdur.
İslamiyet’in kılıcı asırlardır ondadır.
Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammet (s.a.v.) buyurmuştur ki;
“- Sizler küçük çekik gözlü, kırmızı benizli, yatık burunlu, çehreleri sanki (örs üstünde döğülmüş ve) üzeri derilerle kaplanmış (sağlam) kalkanlar gibi bir kavim olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”
Bu milletin ve devletimizin daha doğrusu yaşam standartlarımızın tamamının temelini Ulu Önderimiz Atatürk atmıştır. O’nun çizdiği yoldan, gösterdiği istikametten ayrılmak bu memleketin düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektir.
Dünyada hiçbir millete nasip olmayan böyle bir lider varken neden onu dinlemeyiz anlamak zor.
O, bu memleketi Türklük şuuru ve bilinci ile kurmuştur. Bu ülkede yaşayan herkes kendini Türk gibi hissetmelidir. Çünkü Türkiye Türk’ün yurdudur.
“- Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur” diyen Ulu Önderimiz Atatürk’ün yolundan gidenlere ne mutlu…
Artık uyanma zamanı... “Ben” değil, “Biz” demenin tam vakti.
Öyle bir kuşatma altındayız ki, hani Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi silahlarla ve gemilerle gelseler bu kadar büyük bir tehlike olmazdı.
İçten içe ellerindeki azınlık yandaşlarla ülke çoğunluğunu susturdular sindirdiler.
Milleti uyuttular, kandırdılar, dini kullandılar! Ekonomiyi iyi gösterip milleti kandırdılar.
İşin en acı olanı da bu oluşuma bilerek veya bilmeyerek hizmet eden temeli Türk milliyetçiliği ile yoğrulmuş kişilerin bulunmasıdır.
1970’li yılların en etkili ülkücüleri neredesiniz? O zaman vatan elden gidiyor diyerek vatana sahip çıkmıştınız. Şu an daha büyük bir tehdit altında olduğumuzun farkında değil misiniz? Sizler şimdi daha etkili ve daha yetkilisiniz. Hatta şu an yönetimdesiniz.
Özünüze dönmenin, sinmemenin tam zamanı ve eski günleri hatırlama vakti. Aziz Türk milletinin size ihtiyacı var.
Zaman, ne yazık ki Türklüğe küfür edilirken sağırlaşma zamanı değil! Eski dava arkadaşlarınızın kemikleri sızlıyor.
Türk milletinin sizlere ihtiyacı var. Bir arkadaşınız Diyarbakır’da “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözüne laf ediyorsa sen sessiz kalamazsın. Bu kadar mı değiştin? Türk milletinin çocuklarını öldürenlerle kucaklaşanlar o Mecliste oturuyor da sen de sessizce orada oturuyorsan, bir düşün ne gibi bir değişime uğramışsın.
Bu dünya fani; yüce Türk milleti elbet ilelebet var olacaktır ama sense bir insanoğlu olarak bir gün son bulacaksın. Kendine bir hesabın yoksa öbür dünyada hesap vereceksin. Özüne dönmesin, davana dönmenin zamanı geldi de geçiyor bile!
Üstad Nihal Atsız’ın sözü ile yazımıza nokta koyalım:
“-Kuvvetli toplulukların bir özelliği milli benliktir. Milli benlik kendine güvenden doğar. Kendine güvenen topluluk başkalarının ne düşüneceğini, ne yapacağını umursamadan kendi davasını yürüten topluluktur.”