Her türlü matbuatımızdan sorumlu Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç, malum hatipliğine güvenerek mikrofonu gördüğünde dayanamıyor, gündemi sarsıyor!
Malum, matbuattan sorumlu olduğu için iktidarın sesi ve sözcüsü konumundaki yazılı ve görsel mevkuteler de, bu açıklamaları ballandıra ballandıra yayınlamak durumunda kalıyorlar!
Yine malumumuz ki bu dönemin değil her dönemin meselesi olan bu hikaye ne yazık ki bu dönem, yani AKP iktidarı döneminde iyice sulandırılmıştır.
Öyle ya matbuattan sorumlu birisi konuşacak da bu matbuatlar baş patronunun sesine kulak vermeyecek! Mümkün mü? Alimallah bir anda yönetim sallanır! Baş patronu takip eden her kim ise beğendiği yeri boylar!
Tüm bu eleştirilerim, güzel Türkiye’mizde işlerin yolunda gitmediğinin habercisi... Yürütmenin başındakiler, matbuatın hükümdarı olmamalıdırlar. Onlar yürütme görevini yaparken günümüz Türkiye’sinin bol renkli matbuatı da görevini layıkıyla yapabilmelidir.
Ama ne mümkün!
Gazetecilikteki faal yıllarımdan hatırlarım; bu resmi mevduat baş patronlarına yaranmak için konuşmalarını bolca yayınlamakla kalmazlar karşı tarafın yani muhalefetin sesini kısabilmek adına her şeyi yaparlar. Mesela bir tanesi haberi geçer, fotoğrafı geçmez! Diğeri fotoğrafı geçer, haberi geçmez! Bu resmi mevduat zaman zaman da muhalefet partilerinin “tırnak içi” cümlelerine müdahale ederler!
Ne mi yaparlar? Mesela bir muhalefet lideri “AKP” demişse bu resmi matbuat onu hemen “Ak Parti” olarak değiştiriverir. Kimse yok demesin geçmiş muhalefet haberleri bu tür marifetlerle doludur. Bu gözler de çokça şahit olmuştur iktidar borazanı çalanlara!
Mesela Bülent Arınç Bey, sık sık “bedelli askerlik”ten söz eder, resmi mevduat da Genelkurmay Başkanlığımızın tüm itirazlarına rağmen sayfalarla yayınlar. Bir yerde mecburdurlar, ne de olsa baş patronları konuşuyor. O’nun açıklamalarını kamuoyuna yansıtmamak olur mu?
Ne yazacaktım neler döküldü bu satırlara... Oysa bugünkü konum Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bey’in 12 Haziran’ı iştahla bekleyen yeni lacivert takımlı milletvekillerimize yaptığı dopingti!
Doğan Güreş Paşamın bile daracık odasından sıkılıp bir daha siyaseti ağzına almadığı dönemler artık geride kalıyor. Bundan sonra milletvekillerimiz her türlü konforun yer aldığı “akıllı oda” sahibi olacaklar ki bu odalar gayet ferah ve istenilen kıvamda.
Arınç Bey’in, bu “akıllı oda”ların temel atma töreninde milyonlarca işçi, emekli, köylü açlık sınırında hayat sürdürmeye çalışırken milletvekillerine “Avrupa normlarında” maaş istemesi gerçekten ilginçti!
Hızını alamayan Arınç Bey, 12 Haziran’dan sonra seçilecek yeni Meclis Başkanı’ndan, yaklaşık 10 bin lira maaş alan milletvekilleri için özel kanun çıkartması için talimatı verdi bile!
Arınç, gönlündeki milletvekili haklarını bir bir sıralarken Avrupa’nın yanına yaklaştırmadığı Türkiye’deki milletvekillerine Avrupa Birliği normlarında olmasını salık verdi...
Talimat böyle... Anlaşılıyor ki 12 Haziran’da sandıktan çıkacak milletvekillerimiz de köylüyü, işçiyi, emekliyi, esnafı değil cebini ve konforunu düşünecek. Baksanıza Bülent Ağabeyleri öyle diyor!
Ve, bu zattan gazetelerin birinci sayfalarına taşınan son incilerle noktayı koyalım:
“- Değerli komutan, Hanımefendinin elini sıkmamak için zıpladı, atladı, hopladı. Şimdi hepsi sırada. Saygılarını sunuyorlar.”
“- Ben daha sabırsızım ama Allah Tayyip Bey’den razı olsun. O sabır örneği bir insan, Hazreti Eyüp gibi maşallah. Nelere sabrediyor bir bilseniz.”
* * *
Önemli bir haftaya giriyoruz. Gençliğim bayramına hazırlanıyor. “Sevgi Bayrağı” Samsun’dan başlayarak elden ele dolaşırken yazımı “Türk demek neymiş” diyerek Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım:
“- Türk demek dil demektir.
Millet olmanın en önemli özelliklerinden birisi de dildir.
Türk Milleti’ndenim diyen insanlar her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.
Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültüründen ve Türk toplumundan olduğunu ileri sürerse buna inanmak doğru olmaz.”