İslam dünyasında her yer toz duman...
Tunus’tan başlayan sözüm ona “Arap Baharı” geriye sarmaya başladı...
Gelişmeler kaygı veriyor bu ülkede...
Libya da ne yazık ki yine karışık...
Mısır’da, Suriye’de e birçok sözüm ona İslam ülkesinde, kardeş kardeşin canını alıyor hem de “Allah-u Ekber” diyerek! Adeviye Meydanında ihtilal karşıtlarına karşı girişilen katliam tam bir vahşet...
Suriye tozduman...
Haritaların yeniden çizilmesi için tekrar masa başı yapan emperyal canavarlar işbaşında...
Karıştırıyorlar...
Vuruşturuyorlar...
Farklılıkları kışkırtıyorlar...
Bölgesel dizayn yapıyorlar...
Tıpkı Türkiye’mizde sahnelenen oyunlar gibi...
Geride bıraktığımız Cuma hutbesinden kimler ders alır bilemem ama gerçekten de “Bağdat’ın sokaklarında, Şam’ın çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u ekber demesi ne kadar hazin” değil mi?
Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, o küçücük yavrular katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsran Ya Rab!
Dinimiz İslamiyet, bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu öğütlüyor ama bu dine mensup olduğunu iddia edenler, caniliklerini ortaya koyarken en yüce kelime olan Allah-u Ekber” dillerine alabiliyorlar. Allah’ın büyüklüğü küçük emellere hayasızca alet ediliyor, sonra da kurtuluş umuluyor.
Tekbir; bir katlin sloganı ise o toplum bataktadır!
Tekbir, siyasi bir emelin sloganı ise sahtekarlık diz boyudur!
Tekbir, bir ticaretin sloganı haline getirilmişse hırsızlık alıp başını gitmiştir!
Bu nasıl Müslamanlık? Allah’ın zulme razı olmayacağını hala öğrenemediniz mi?
Kurtuluş mu; işte reçete... İslam dünyası aklını başına toplamalı ve geleceğini kimseye peşkeş çekmemelidir.
Etrafımızdaki yangından yurdumuza dönelim biraz da...
Açılım ve süreç sevdalıları işin sonunu düşünmeden eli kanlı bebek katillerini şımartmaya devam ediyor. Öylesine açıklamalar geliyor ki peş peşe; aklıma düşen tek şey ateş kesin zaman kazanmaktan başka bir şey olmadığı yönünde...
Baksanıza Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenliği için kurulan kalekollar bile batıyor birilerine...
AKP iktidarının kankalarından Gülten Kışanak, patlatıyor demeci!
"-Kalekollar içtiğimiz çayı zıkkım ediyor!"
Şehit kanıyla sulanan bu aziz vatan toprağına ihanet edenlerin zaten yediği içtiği zıkkımdır!
Elbette aziz milletimin ve şehitlerimin ahı boğazlarına daha çook düğümlenecektir... İyi ki üç yanınız kalekol, yoksa vay bu zavallı milletin haline!
Süreçten bir ayrıntı daha...
Bebek katili örgütün dağ kadrosunun çekilip çekilmemesi konusunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Efendi’nin sözleri gerçekten endişelendirdi beni...
Katillerin dağ kadrosuna durmadan katılım gerçekleşirken, Devletin Valisi de bunu doğrularken Arınç Efendi’nin sözleri manidar... Dağa çıkanlar silahlı eylem için değil geleceğinden kaygılı olduğu için inlerine koşuyorlarmış! Vallahi pes...
Devam edelim süreç haberlerine...
Bebek katillerinin durmadan savurdukları tehditlere her ne hikmetse terörle mücadele ve açılım bakanı cevap vereceğine ne alaka Ulaştırma Bakanı cevap veriyor.
Yooo Binali Bey yooo, siz değil Beşir Atalay konuşsun! Siz Ulaştırma’ya devam...
Açılım Bakanı dut yemiş bülbül müdür ki siz konuşuyorsunuz. Yoksa sözüm ona toplumun gazını almakla mı meşgulsünüz? Bu saçma sapan tehditlere Beşir Bey cevap verecek gerisi fasa fiso!
Ve “Sivas’tan öte” demeçlerinin sahibi Başbakanın Şırnak’ta düştüğü duruma...
Malumunuz, her fırsatta Güneydoğu’yu nasıl da dolaştığını anlatan Recep Tayyip Erdoğan, Şırnak’ta konuşmasını da iftar yemeğini de havaalanının apronunda yapabildi... Sonra da bindi uçağına döndü!
Günün sözüyle haftaya merhaba diyelim:
“Türk’süz olacaksa batsın bu dünya!”