“Benim yaradılışımdaki en büyük özellik Türk olarak dünyaya gelmemdir” diyen Yüce Türk, Atatürk'ü unutturmanın yöntemleri geçmişte ince ince sergileniyordu, artık aleni sergilenmeye başladı.
Geçtiğimiz haftalarda feryatlar etmiştim de kimseden bir yorum almamıştım. Türk milletinin kurtuluşunu sağlayan, bugün bağımsız yaşayabiliyorsak bunun mimarı olan Atatürk’ümüzü unutturmak isteyen birtakım kıt zekalılar, “Ne var canım, Atattürk’ün duvarda büyük resmi olsa ne olur küçük resmi olsa ne olur” diyerek özürlerini sergiliyorlardı. Biliyorum ki böyle diyenler ve duvarlardan ve odalardan büstleri kaldıranlar da taltif üzerine taltif görüyorlar!
Atatürk’ü makam odasının duvarlarından silenlerden birisinin çok yakın zamanda ödüllendirdiğini biliyorum. Zaten bunun için de feryat etmiş, Atatürk düşmanlarının ödüllendilimesine isyan etmiştim.
Evet, şimdi konumuza dönelim ve bir yasağı dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışalım.
27 Aralık, Türk’ün kara talihinin aklaştığı önemli bir tarih... Büyük Türk’ün, Atatürk’ün Keçiören sırtlarında geçen 127 karanlık günün hikayesini herkesin bilmesi gerekiyor. Ama maalesef sadece bugünün yönetenleri değil Cumhuriyet tarihinin bütün yönetenleri bizlere bunu unutturmak için elinden geleni yaptı, yapıyor!
Keçiören’de bir özel hastanenin basın danışmanlığını yaptığım yıllardı. Karargahtepe adlı bir semt vardı. Nedir bu dedim, itiraf edeyim bilmiyordum. Sonrasında yaptığım araştırma bugünkü Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün olduğu yer bir devrin destansı karargahı… Ata’nın çok sevdiği köpeğinin bile düşmanlar tarafından kapısında zehirlendiği bir dönemin yakın tanığı. Burasının bir genel müdürlüğe üs değil Türkiye Cumhuriyeti’ne açık bir müze olması gerekmez mi? Benim önerim Garnizon koşusunun yaralarının bu mekanın Cumhuriyet Açık Müzesi haline getirilerek sarılmasıdır.
Ankara Valisi’nin bu geleneksel etkinliğe neden izin vermediği yolundaki sorular karşısında suskunluğunu doğrusu ben anlayamadım.
Genelkurmayımızın konuyla ilgili açıklamasının ardından şok habere gelen yorumlar da A-KA-PE iktidarı ve ona kayıtsız destek verenlerin okuması gereken cinsten...
İşte bu mesajlardan bazıları:
“- Acele etmeyin, bu daha başlangıç. Okullardan andımız, duvarlardan resimleri, Ankara'da çiftliği, Hipodromda koşusu, vb hepsi kalkar. Sizler sustukça...”
“- Sadece askerlere mi izin verilmedi.. 78 yıldır bir geleneği yaşatan Ankara seymenlerine de kortejde yer verilmedi!”
“- …Şimdi amaç halkımızı mı düşünmek yoksa; Aziz Atamızın,aziz hatırasını unutturmak mıdır? Ben halkımızı yani bizleri düşündüklerine inanmıyorum... Bu tutumlarını şiddetle kınıyorum... Gerçek mağdur olanların kimler olduğu orta da değil midir?”
“- Bu ülkenin altını her gün biraz daha oyuyorlar.”
“- Atatürk’e hiç tahammülleri yok. Korkuyorlar. Gözleri küçülüyor, şakakları daralıyor, sinirleniyor...”
“- Haklılar... Bazı insanların ölüsü dirisinden daha ağırdır. Ve onlar bu ağırlığın altında ezilip gidecekler.”
“- Obama gelince Havaalanından Çankaya’ya kadar yollar kapatılıyor. Uçan sinek kontrol ediliyor o zaman trafik vs sorun değil de şimdi mi sorun veya memleketin başkentinde güvenlik sağlayamayacak duruma mı düştük?”
“- …Asker-Sivil tüm Türk Gençliği, batmayan güneşleri Atatürk'ün ardından yürümekle/koşmakla asla yorulmayacaktır. Nefes almak için bir saniye bile durmayacaktır!
Bu AKP'nin gün geçtikçe foyası daha çok ortaya çıkıyor.”
“- …Gölgelerinden korkar oldular. Bunu da her halde darbe teşebbüsü zannediyorlar. Yada artık Ankara’da da Atatürk yok demek istiyorlar..”
“- …Devletin valileri vardı, şimdi Tayyib’in valileri var…”
“- Atatürk'ü Türk milletinin yüreğinden kimse söküp atamaz..”
“- Bu yasaklar gidişin habercisi, göreceksiniz.”
Vefasızlıkları gördükçe kahrolurken son sözü, Şair Naim Yalnız söylesin:
27.Aralık.1919,
Ankara'da bir güneş, parladı, biliyoruz;
Dikmen ufuklarından, saçtı ışıklarını,
Bulmuştu karşısında, özden âşıklarını.
Kentli-köylü Ankara, bastı O'nu bağrına,
Çünkü tam inanmıştı, kahraman olduğuna.
Oğuz soylu Seymenler, 'Kızılca Gün' dediler,
O gün karşılarında, kurtarıcı gördüler.
Kös davullar çaldılar, oyunlar oynadılar,
Ata'nın onuruna, gösteriler sundular.
Bunu gören Atatürk, memnun oldu yürekten,
Duydu Ankaralı'ya, kat kat güven yürekten.
Kurdu karargâhını, Keçiören sırtına,
Çalıştı gece-gündüz, yurt bağımsızlığına.
Seçilen temsilciler, geldiler bütün yurttan,
Kurdu Millet Meclisi, seçildi Başkomutan.
İntizamlı bir ordu, hazırladı savaşa,
Vatanı düşmanlardan, kurtardı baştan başa.
Kurdu Cumhuriyeti, yaptı devrimlerini,
Değiştirdi milletin, o kötü kaderini.
Değişmez başkent yaptı, yurduna Ankara'yı,
Çünkü hiç unutmadı, gördüğü o vefayı.
Artık her yıl coşuyor, bugün bütün Ankara,
Şerefini taşıyor, Türkiye'nin Ankara...