İsrail işgal ordusunun 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 500’ü çocuk, 9 bin 560'ı kadın olmak üzere 33 bin 686 Filistinli öldürüldü, 76 bin 309 kişi ise yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınmaya devam ediliyor. İşgalci, katil, siyonist İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde Gazze'de şartlar günden güne daha da zorlaşıyor. Gıda, ilaç, barınma, eğitim, elektrik gibi ihtiyaçların karşılanamadığı topraklarda dünyanın gözü önünde insanlık suçu işleniyor.
(Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Göç Örgütü (IOM)
,İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA),
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu(UNFPA), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu ( UNICEF) Dünya Gıda Programı (WFP)
Dünya Sağlık Örgütü( DSÖ) )vs.
Ne yazık ki yaşanan vahşet, soykırım, katliamlar karşısında sessiz kalmaya devam ediyor. Avrupa'nın gelişmişliği, medeniyeti, insanlığı merhum Bosna-Hersek Devlet Başkan'ı Aliya İzzetbegoviç'in sözlerinde gizlidir.
Aliya İzzetbegoviç Batı'nın ilerlemesini yaptığı katliamlarla eş değer kılar. Tarihe geçen şu sözü ise manidardır:
"Bunu hiçbir zaman unutma evlat! Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur." Kendi çıkarları ve menfaatleri söz konusu olduğunda üç maymunu oynayan Batı medeniyetinin karanlık yüzlerini bir kez daha bütün dünya tanımış oldu.
(Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği, NATO , Avrupa Konseyi, Parlamenter Meclislerinin) acizliğini yüzlerine vuran Malatya Ak Parti Milletvekilimiz Abdurrahman Babacan'ı yürekten tebrik ediyorum.
AK Parti Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan dün Fransa Strasbourg’da Avrupalı parlamenterlere Fransa Avrupa Parlamentosu salonunda tarihi bir ders verdi.
Babacan önündeki yazılı kâğıda bakarak aynen şu sözleri söyledi:
"Hepimizin bildiği üzere Avrupa Konseyi İkinci Dünya Savaşı sonrası demokrasi, insan hakları ve barışın genişletilmesi amacıyla oluşturulmuş bir üst şemsiye yapı. Ki buradan da dünyayı Immanuel Kant’ın 18’inci yüzyılda çizdiği ‘Daimi Barış’ idealine vardıracak bir vizyonla çerçevelenmişti. Ne var ki süreç boyunca, hem Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan farklı savaş ve çatışmaların yönetimi anlamında Avrupa’nın siyasi işlevsizliği hep tartışılageldi. Nitekim bunu son olarak 7 aydır Gazze’de İsrail tarafından işlenen soykırıma karşı olan yaklaşımında da görüyoruz. Avrupa, yüzde 75’ini çocuk ve kadınların oluşturduğu ve Hamas politikalarıyla hiçbir şekilde ilgilerinin olmadığını hepimizin bildiği 35 bin insanın öldürülmesindeki sessizliğiyle ve İsrail’in işlediği suçlara sistematik ve kasıtlı biçimde seyirci kalarak en başından beri siyasi bir pozisyonlama ile İsrail yanlısı bir tutum almasıyla dünyanın farklı toplumlarında ve kendi genç kuşakları arasında derin bir hayal kırıklığı ve öfke yarattı.”
"Gerçekten Avrupalı siyasi, ekonomik ve entelektüel elitler, oluşan bu derin dip dalga ve öfkeyi nasıl göremiyorlar? Burada benim gözlemlediğim, Avrupalı siyasi elitlerin zihniyet kodlarında belirli, adı konmuş ‘düşman’ var. Bahsettiğim kodlar, Avrupa’nın tarihsel, teolojik, ideolojik ve siyasi bagajlarından gelen kodlar ve de son derece zehirli ve yanlış bir zihin ve söylem tarafından domine edilen kodlar. Sonuçta ise üretilmiş bir düşmanlık algısını yerleştirirken tüm Müslümanları bu etiketin altına konumlandıran bir fiili durumu inşa ediyor. Bu ise bugün Gazze’de karşımızda şu sonucu doğuruyor. Gazze’de Müslüman bir bebeğin, Müslüman bir çocuğun vahşice katledilmesi önemsiz hale gelmiş, getirilmiş oluyor. Günün sonunda ise üretilmiş bu ‘düşman’ konsepti, Avrupalılar açısından bizatihi kendi değerlerinin hiçe sayıldığı körleştirici bir işlev görüyor”
"Elbette bu zihin dünyasının oluşumunda inanılmaz bir manipülasyon ve devasa bir küresel medya gücünün etkisi var ki bunu fonlayan, organize eden de bizatihi İsrail ve küresel Siyonist çevreler. Bunun ise en temelde dayandığı köken ırkçılık; ki bu Müslüman düşmanlığı kaynaklı bir nefret olduğu gibi aynı zamanda Hristiyan karşıtı bir nefreti de bünyesinde barındıran bir şey”
Avrupa, bu noktada kendisi açısından bir liderlik misyonu üstlenmek istiyorsa, bunu önce ahlaki, siyasi ve hukuki zeminden şekillendirmeli. Bu bağlamda esasen Gazze Avrupa açısından bir fırsattı. Fakat Avrupa bunu başaramadı. Beraberinde Gazze olayı, siyasi olarak da Avrupa açısından ABD’nin yıllardan beri öncülüğünü ettiği küresel dünya düzenini kendi lehine kırılmaya uğratacak bir zemindi; ne var ki Avrupa teolojik, tarihsel, siyasi ve bağlamsal bagajlarından kurtulamayarak bunu da heba etmiş oldu. Bu saatten sonra demokrasi ve insan haklarını gerçekten savunabilmek ve dünyanın tümünü, en başta da kendi genç kuşaklarını buna ikna edebilmek Avrupa açısından nasıl mümkün olabilecek? Avrupa’nın geleceği açısından önemli bir soru bu”
Diyerek konuşmasını tamamlayan içimize su serpen konuşmasından ötürü vekilimize teşekkür ediyorum ve gurur duyuyorum.
Müslüman yürekler bilirim
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki öpülecek vatanımın coğrafyasıdır.
Diyen Erdem Beyazıt'ın sözleri ile bugün ki köşe yazımın sonuna gelirken; zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem diyen yüreklere selam olsun.
