Başbakan"ın Siyasetçinin yargılanmasına meclis müsaade etsin açıklamasını okuduğumda aklıma gelen şey, milletvekillerinin dokunulamayan 608 dosyası oldu.
Malum, dokunulmazlık denilen zırh tartışıladursun vekillerimizin dosyaları da birer birer raflardaki yerini alıyor.
Ne demek istediğimi her halde anlamışsınızdır! Başbakan, kendini dokunulmazlık zırhının arkasına saklayan milletvekillerinden oluşan Parlamentonun siyasetçinin yargılanmasına müsaade buyurmasını arzuluyor.
Bunun ne kadar sağlıklı olacağını 608 dosyalı zırh çok iyi anlatıyordur umarım! Bu dosyalar içinde neler var neler var. Kısaca özetler isek; suçlamalar arasında ne ararsan var!
Milletvekilleri hakkında düzenlenen dokunulmazlık dosyalarının kapsamını ağırlıklı olarak 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet suçu oluşturuyor ki buna benim bir diyeceğim yok.
Ama özel evrakta sahtecilikten, görevi kötüye kullanmaktan, ihaleye fesat karıştırma, kasten yaralama ve hakarete kadar pek çok suçlamanın bulunduğu dosyalar yer alıyor.
Başbakan hakkında bile zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlamalarını içeren dokunulmazlık dosyası bulunuyor.
Milletvekillerimize önemli suçlamalara ve dağılımına şöyle bir bakalım: İhaleye fesat karıştırmak, görevi kötüye kullanma, keyfi davranma, ihmal, hakaret, zimmet, sahtecilik, dolandırıcılık, terör örgütünün propagandasını yapmak, suçluyu övmek ve devletin askeri teşkilatını aşağılamak.
Ve, 608 fezleke bekliyor; Başbakan da hala bu parlamentonun siyasetçinin yargılanıp yargılanmayacağına karar vermesini bekliyor.
Burada, CHP"nin Genel Başkanı Deniz Baykal"ın bu yazımı destekleşen şu ifadelerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Başbakan, "Siyasetçinin yargılanmasına parlamento müsaade etsin" diyor. Bugün 550 milletvekilinin 608 fezlekesi Meclis"te bekliyor. Parlamento o kararı almadığı için o 608 dosya yargılanamıyor. Başbakanın bundan haberi yok mu? Onların döneminde TBMM hiçbir yargılanma kararını almadığı için Başbakan parlamentoya böyle bir yetki verilmedi zannediyor.
Yeni bir şey de söylüyor; "Partinin kapatılıp kapatılmamasına da Meclis karar versin". Yani diyor ki "Siz ciğeri kediye emanet edin, bize bırakın. Parlamentoda biz gerekeni yapalım". Peki onlar suçluysa, onların yargılanması söz konusu ise. Hem sanık olacaksınız, hem de hakim olacaksınız. Hem arkanızda böyle suç dosyaları olacak, hem de "hakim tayin etme yetkisini bize verin" diyeceksiniz!. Sen önce hesabını ver.
Gerçekten yüce Parlamentoda evrakta sahtekarlık, kalpazanlık, ihaleye fesat karıştırma gibi iddiaların soruşturulamaması çok acı.
* * *
Gazetelerin satır aralarından birkaç not ile yazımızı tamamlayalım.
Paşa ile kafayı yiyenler olduğunu biliyor musunuz? Bilmeyenlere bugünkü iki gazetenin spordaki manşetini hatırlatayım:
- Aslan, Paşa dinlemedi!
- Aslan çok fena paşaladı!
Ve, bir başka gazetenin okurlarının içler acısı halinin ispatı:
Söz konusu gazete; İngiliz Ordusu ile Türk Ordusu"nu mukayese etme cüreti gösteriyor. Hani şu meşhur Arap dostu Lavrance"nin torunları olan; Dünyanın en büyük emperyalistlerini şerefli Türk Ordusu ile kıyaslama cüretini gösteriyor!
Neymiş; İngiliz Ordusu"nda örtü yasağı yokmuş, dua etmek serbestmiş, savaş gemisinde bile mescit bulunuyormuş... Buna mukabil Türk Ordusu, cami bombalama, Müslüman olmayan Türkiye vatandaşlarına suikast düzenleme gibi korkunç ifadelerin yer aldığı darbe planlarıyla gündemden düşmüyormuş.
Sonra da iki ordu arasındaki kıyaslama (!) haberinin altında okur yorumlarına yer veriliyor. Okur yorumlarından birinin başlığı şöyle:
-İngilizler İslam dostudur.
Cümlenin altındaki yorum ise şu şekilde:
-İngiltere"de sarıklı, cüppeli, takunyalı, poturlu dolaşmak serbesttir. Şeriat mahkemeleri vardır. Allah Kraliçe"den razı olsun.
Ama yook öyle şey; bu İngiliz mandacılarına bir tek sözüm var: Türk Ordusu, Peygamber ocağımızdır.
-İngilizler İslam dostudur diyenlerin varlığı bile, Türk"ün ateşle imtihanının en açık örneğidir.
Yüce Allahım, Türk milletini korusun!